Pandemi Döneminde Eğitim - İLKE Analiz

Pandemi Döneminde Eğitim

Editör

Pandemi döneminde en çok etkilenen alanlardan biri de eğitim oldu. Uzaktan eğitim, adından yöntemine kadar birçok farklı bağlamda tartışıldı. Ne olursa olsun yüz yüze eğitimin yerini tutamayacağı ise tartışmasız bir kabul olarak karşımıza çıktı. Şimdi bu kabulün uygulanması da yeni tartışmalara kapı açıyor. Çünkü artık yüz yüze eğitim; sıradan bir yöntem olarak değil, tekrar dönülecek bir yöntem olarak önümüzde duruyor. Bu dönüşün sağlıklı biçimde gerçekleştirilmesi; uzaktan eğitimin kazanımlarının sürdürülmesi ve açıklarının kapatılması bağlamında da büyük önem taşıyor. Öğretmenlerin ve öğrencilerin değişen alışkanlıkları, yaklaşımları ve psikolojileri de tüm bu bağlamları iyice genişletiyor.

Tüm bu sorulara cevap aramak için İLKE Vakfı Youtube kanalında özel bir yayın gerçekleştirildi. EPAM Koordinatörü İbrahim Hakan Karataş , #365GünEğitim​ programında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi Doç. Dr. Mustafa Otrar’ı konuk etti ve Covid sürecinin eğitime etkisini, normale dönüş süreçlerini tartıştı. Biz de bu yayında öne çıkan değerlendirmelerin bir kısmını İLKE Analiz okurları için derledik:

Ne değişti?


Öncelikle yeni çalışma alışkanlıklarını, yeni eğitim-öğretim yollarını karşımıza getirdi ve dayattı. Bizim için en belirgin örneği daha çok kullandığımız bir kavram olarak “uzaktan eğitim”. Yani geleneksel okul hayatımızdan çıktı ve bilgisayar ortamında öğrenmek zorunda kaldık.

Öğretimi telafi ettik. Televizyonlarda uzaktan eğitim marifetiyle, EBA TV ile, bilgisayar ortamından taşınan ve çeşitli zamanlarda tekraren dinlenen ders imkanlarıyla aslında öğretimle ilgili boşluk büyük oranda dolduruldu.

Fakat eğitimle ilgili yanında büyük bir boşluk oldu. İnşallah kısa zamanda okullarımız açılacak, olabildiği şekilde de eğitim öğretim faaliyetleri tam performansla icra edilmeye başlanacaktır. Ancak bu bir buçuk yıllık boşlukta eğitimde öğrencilerimiz üzerinde meydana gelen o eksikliğiyle okula gidiyor olacaklar.”

“Bireyin içinde bulunduğu dünya her neyse eğitimi onunla geliyor. Yani bizim bireye ‘pandeminin kayıplarını, baskılarını bir kenara bırak da eğitime öyle katıl’ deme şansımız yok. İnsan dertlerinden kurtulmak için bir yere giderse fayda görmez çünkü dertleriyle beraber gitmektedir. Sonuçta eğitime gelen öğrenci kaygılarıyla ve pandeminin oluşturduğu değişiklik baskısıyla geliyor. “

Okulların açılmasıyla beraber bizi ne bekliyor?
Sosyal duygusal öğrenme dediğimiz öğrenme imkanlarını okul bize sunar. Okulda iki türlü ders vardır. Biri öğretmenlerimizin fiilen girdiği, anlattığı derslerdir. Ama bir yandan da eğitim öğretim sürecinde okul bize hayat dersleri sunar. Okul biter ama hayat devam eder. Aldığımız hayat dersleri ömrümüzün sonuna kadar sürer. Nedir mesela bu hayat dersi dediğimiz? İnsanların kimlik edinimlerinde okul dehşet önemlidir. İnsanların oto kontrol, kendini ifade etme, kendini tanıma, kendisiyle barışık olma, kendini sevme, iletişim kurma, kurulan iletişime mukabelede bulunabilme, karşılık oluşturabilme, kendini anlama, kendini anlatma. Bütün bunlar ve bunlar gibi sayılabilecek daha onlarca psikolojik ve sosyal beceriler de bize okulun verdiği derslerin arasında yer alıyor aslında fakat bir müfredatı, kâğıt-kalemi, yazılı metinleri olmadığı için bunları bir ders gibi görmüyoruz.

Gelişim psikolojisinde bazı özellikleri bazı kavramlar çok iyi tanımlıyor. “Kritik Dönem” denilen kavram bu yaş dönemlerinin içerisinde o kadar çok var ki. Bazı özelliklerin en iyi kazanıldığı, o dönemde kazanılmadığı zaman da telafisinin zor ya da imkansız gelişim problemleri doğurabildiği zamanlara kritik dönem deniyor. Yani ağacın yaş olduğu dönem. Bu dönemler hayatın ilk yıllarında daha fazla olmakla birlikte ergenliğe kadar devam etmektedir. Mesela kimlik edinme için en önemli strateji rol model bulmaktır. Okul ortamında öğretmenleri, arkadaş çevremizi, onların vasıtasıyla bize sunulan alternatif örnekleri düşünelim. Okul ortamı hayatımızdan çıktığında bu olası kimlik modelleri hayatımızdan da eksilmiş oluyor. İyimser bir ifadeyle; kimlik edinmek rol model tasarımı üzerinden biraz daha zorlaşmıştır. Çok mu büyük problem? Şöyle söyleyeyim; ergenlik kimlik edinmenin kritik dönemi. Bir bardağı dolduracağımızı varsayalım. Kritik dönemde bardağı ağzına kadar doldurabiliyoruz. O dönem eğer arzu edilen koşulları sağlamadan geçiyorsa bardağı belki doldurmaya devam ediyoruz ama yarımı doluyor ya da bir miktar boş kalıyor.”

“Velilerin okula olan talepleri


Uzaktan eğitim uygulamalarıyla beraber okul sembolik yapısıyla bilgisayar ortamında bile olsa evimize misafir oldu. Evimiz okulsulaştı. En azından evimizin bir köşesini sınıf ortamı gibi tanzim etmek gibi ihtiyaçlarımız doğdu. Oraya kapanıp çalışan, bilgisayarda dersini dinleyen, çıt çıkartmadığımız, gürültü yapmadığımız, olabileceği en iyi öğrenme koşullarını sağladığımız bir masa, kalemler, belki harita… Bir de bunları sağlayan anne babayı düşünelim. Bu koşulları düşündüğümüz zaman anne baba bütün gün çocuklarıyla beraber olmak zorunda.

Ama bundan daha ötesi okulda profesyonel bir deneyim var. Okulun yaşanan herhangi bir psikolojik sorunda müdahale etmeye hazır bekleyen psikolojik danışmanları var.

Anne babaların bu konuda bir hazır bulunuşluğu söz konusu değil ve okula gerçekten ihtiyaçları var. Böyle bir zenginliğin de hem anne baba hem çocuk için yeniden kazanılmış olması açısından çok önemli bir boşluğu dolduracağını düşünüyorum.”

“Normalleşme Sürecinde Öğretmenler


Malumunuz eğitim öğretim yalnızca öğrenciler için değil öğretmenler için de bir öğrenme ortamıdır. Bir hocamdan nakledeyim: “Oldum diyen bir öğretmen öldüm demiş olur.”

Eğer öğretmenimiz pandemiyle beraber ceketini asmış, kravatını çıkartmış ve okul açılıncaya kadar da kalemini defterini açmadan gelmişse tabi onun için de bir kayıp söz konusu olacaktır ama öyle olmadığını düşünüyorum. Çünkü eğitimin uzaktan olması öğretmenleri pasifize etmiş olmadı. Belki bunun tam tersi oldu. Çünkü sınıfın içinde karşılıklı etkileşim yoluyla kazandırmaya çalıştığı dersten bu imkânın olmadığı ama aynı kazandırma sürecinin kendisinden beklendiği bir dönem yaşandı. Yani öğretmenimiz, herhangi bir zamanda olağan bir koşulda da öğrenme beklentisi yine var ama sınıf ortamı koşulları olmadığı için onu sağlamak adına öğretmenlerimizin çok daha üst düzeyde bir yetkinlikle öğrencilere yönelmesi gerekiyordu. Yani daha az zamanda daha çok iş yapmak zorunda kaldıkları bir dönem oldu, bu onların kılıçlarını keskinleştirmiştir bence.”

Yeniden Okula Dönüşte Öğrenciler


Öğrenciler için yeniden uyum dediğimiz bir süreç gerekecek. Yani Pandemi öncesi alışkanlıklar Pandemi süresince kısmen işe yaradı. Şimdi bir kez daha uyum süreci geliyor. Pandeminin oluşturduğu etkiyle beraber “Nerede kalmıştık?” deyip geriye yeniden dönmek gibi değil de sil baştan diyebileceğimiz veya bunu kısmen söyleyebileceğimiz yeni bir dünyaya girmek gibi bu. Çünkü Covid her şeyi değiştirdi.

Uzaktan eğitim Pandemi döneminde elimizdeki tek imkân gibi görünüyor idi. Bundan sonra örgün eğitimle beraber okulların fiilen başlamasıyla beraber sınıf ortamında yine devam edecek ama kısmen devam edecek. Hayatımızdan tamamen çıkması gibi bir durum yok. Bence artık eğitimin gömülü, ayrılmaz bir parçası haline dönüşmüş durumda. 

Pandemi sürecinin öğrencilere kazandırmış olduğu olumlu olumsuz bazı alışkanlıklar olabilecektir çünkü insanlar baş etmek zorunda kaldılar ve bu baş etme uzun da sürünce bazı yeni alışkanlıklar edinmelerine sebep olacaktır. Mesela “Hocam bunu uzaktan eğitimle yapamaz mıyız?” cümlesini daha sık duyacak öğretmenlerimiz. Öğrencilerimiz bu alışkanlıkları götürdüklerinde bunları değiştirme konusunda da o kadar istekli olmayabilirler. Bu konuda bir adaptasyon süreci olacaktır. Beri taraftan öğrencilerimizin motivasyonlarını artırabilmek için koşullarını iyi değerlendirmek lazım. Herkes aynı koşulda gelmeyecektir. Mesela yakın kaybı yaşayan, Covid kendisine bulaşmış ve onu atlatmış birisi. Bunlar birbirleriyle aynı durumda değiller. Obsesif kompulsif bozukluğu olan ya da yatkınlığı olan öğrencilerimizin okul ortamında durumları biraz daha farklı olacak. Öğretmenlerimizin, öğrencilerin ne durumda geldiklerini betimledikten sonra biraz daha bireye özgü yaklaşacak şekilde onları adapte etmek için faaliyette bulunmalarında fayda olacaktır diye düşünüyorum.”

Yayının tamamını buradan izleyebilirsiniz.

0 yorum

Diğer Yazılar