Siyasette istişare ve katılım kültürünün gelişmesi siyasetin kurumsallaşması açısından önem taşımaktadır. Parti içi demokrasinin ve katılımın teamül haline gelmesi siyasette özellikle denetim mekanizmasının da güçlenmesini, siyasi oluşum ve kurumların uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır. Diğer yandan istişare ve katılım kültürünün kurumsallaşması krizlerin çözümüne dair en makul, bütüncül ve kuşatıcı yaklaşımı ortaya çıkararak, krizlerin daha hızlı aşılmasına da katkıda bulunacaktır. Bu kültürün kurumsallaştığı Nahda Hareketi bunu parti içinde kurduğu ve hareketin merkezine yerleştirdiği Şura Meclisi’yle sürdürme çabasındadır. Arap Baharı sonrası birçok Arap ülkesinde devrimler gerçekleşmiş, fakat krizler atlatılamamış ve siyasi istikrar sağlanamamıştır. Bunun aksine Tunus’ta en önemli siyasi aktör olan Nahda öncülüğünde bu krizler atlatılabilmiştir. Bu süreç incelendiğinde Nahda Tunus siyasetinde hem farklı kesimlerin katılımını sağlamış hem parti içi istişare ve katılım kültürünü kurumsallaştırmıştır.
Devrim sürecinde oldukça etkili olan Nahda Hareketi 2011 devrimi sonrası Tunus’un demokratik dönüşümünün de öncülerinden olmuştur. Tunus’un demokratikleşmesi konusunda mutlak irade beyan eden Nahda Hareketi, aynı zamanda 2016 yılı Mayıs ayında yapılan parti kongresiyle hareketin siyasi kanadıyla İslami çalışmaları birbirinden ayırmışlardı. Devrim sonrası vadeliden koşulların oluşamaması nedeniyle 2014 seçimlerinde ikinci parti olsa da, Ekim 2019 seçimlerinin kazananı Nahda olmuştur. Nahda Hareketi’ni İslam dünyasındaki diğer hareketlerden önemli bir biçimde ayıran özelliklerinden bir tanesi de parti içi demokrasinin veya istişare mekanizmasının partinin verdiği kararları büyük ölçüde etkilemesidir. Hareket, partiyi ilgilendiren kararları bu demokratik süreçlerden geçirerek almaktadır. Majlis Al’Shura olarak adlandırılan bu kurumsal yapı, Nahda Hareket’inin en yüksek karar mercidir. Şura Meclisi Nahda Hareketi içinde tayin edici bir konuma sahiptir.
“Nahda Hareketi’ni İslam dünyasındaki diğer hareketlerden önemli bir biçimde ayıran özelliklerinden bir tanesi de parti içi demokrasinin veya istişare mekanizmasının partinin verdiği kararları büyük ölçüde etkilemesidir.”
Meclis;
-Partinin genel eğilimlerine karar vermek,
-Partinin yüksek düzeyde adaylarını belirlemek,
-Hükümet kabinesi için isimler önermek,
-Farklı düzeylerdeki seçimlerde aday olabilmenin şart ve usullerini belirlemek,
-Parti yürütme organlarını denetlemek,
-Partinin en yüksek organlarının üye ve başkanlarını seçmek,
-Mali politikanın uygulanışının takibini yapmak,
-Parti icra kurulu tarafından sunulan düzenlemeleri onaylamak
gibi hareketi ilgilendiren temel konularda belirleyici bir konuma sahiptir. Bu açıdan bakıldığında, Şura Meclisi sadece bir danışma kurulu gibi değil partinin alacağı kararları tartışan ve düzenleyen bir mekanizma haline gelmiştir. Bu kararlar alınırken de yine demokratik teamüller işletilmekte ve Şura Meclisi içinde oylama yapılmaktadır. Şura Meclisinin aldığı kararlar incelendiğinde hareket içindeki önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Başkent Tunus’ta Mayıs 2016’da düzenlenen partinin üye ve delegelerinin katıldığı Nahda Partisi 10’uncu kongresinde siyasi işler ve tebliğ işlerinin birbirinden ayrılması kararlaştırılmıştı. Bu konuda Şura Meclisi üyelerinin açıklamalarına bakıldığında ayırma konusunun sadece şura değil partinin tüm kademelerinde genişçe tartışıldığı, istişarelerin ve görüş alışverişinin yapıldığı anlaşılır. Diğer yandan meclisin üyeleri partinin kararları ve tutumlarına ilişkin görüş bildirebilmektedirler. Örneğin Şura Meclisi üyelerinden Farida Laabidi, bunun bir ayrılık değil bir uzmanlaşma olduğunu ve referansların İslami kalacağını ifade etmiştir.
Yine Şura Meclisi başkanı Abdulkerim Haruni de parti adına beyanlarda bulunabilmektedir. Örneğin 2016 yılında kurulacak olan hükümet ile ilgili partinin çekincelerini ve gözlemlerini Şura Meclisi sonrası Haruni açıklamıştır. Ancak hükümet kurulursa da parti olarak engel olmayacaklarını da söylemiştir. Yine Haruni’nin Haziran 2017’de Nahda ve Tunus’un Sesi Partisi (NidaaTounes) ile birlikte kurduğu koordinasyon komisyonu hakkında: “İki parti arasında kurulan ittifak koalisyon değil ülkenin sorunlarını çözmek için kurulan bir birliktir” açıklamasını yaparak hareketin en yüksek karar mercii olan Şura Meclisi adına partinin bu konudaki eğilimini ifade etmiştir.
Ayrıca Şura Meclisi, Nahda’nın Cumhurbaşkanı adayını belirleyen mercii olmuştur. Eylül 2019’da yapılan seçimler için toplanan Şura Meclisi, Tunus Halk Meclisi Başkanı olan Abdul Fattah Moro, Şura Meclisi’nin doksan sekiz üyesinin oyuyla Cumhurbaşkanlığı yarışında Nahda’nın adayı olmuştur. Partinin şu anki başkanı Gannuşi’nin aday olması beklentileri hâkimken Şura Meclisi parti içi istişare ve karar alma mekanizmasını işleterek bu kararı almıştır. Yapılan seçimlerde Nahda’nın adayı Moro yüzde 12,9 oy alarak üçüncü olmuştur. Bu seçimler ikinci tura kalmış ve Şura Meclisinin 23 Eylül tarihinde toplanan otuz birinci oturumunda ilk turda yüzde 18,4 oy alarak birinci olan Keys Said’i destekleyeceklerini açıklamışlardır. İcra kurulunun 6 Ekim’de yapılan seçimlerde Şura Meclisi’nin hazırladığı listelerde değişiklik yaptığı iddiaları tartışılsa da Nahda Hareketi’nin şu ana kadar parti içi demokrasi kültürünü Şura Meclisi gibi mekanizmalarla iyi bir şekilde işlettiği görülmüştür.
Nahda Hareketi, Şura Meclisi gibi yapılarla geliştirmek ve kurumsallaştırmak istediği istişare ve katılım kültürü, sadece partiyi ilgilendirmekle kalmamış aynı zamanda ülkede geliştirilmek istenen demokratikleşme sürecine de katkıda bulunmuştur. Çünkü Nahda Hareketi içindeki bu kültür diğer parti ve siyasi aktörlerle kurulan ilişkilere de yansımıştır. Örneğin ilk seçim sonrasında Nahda sandıktan birinci parti olarak çıkmasına rağmen bu gücünü laik ve sosyal demokrat partilerle paylaşmasını bilmiştir. Bunun sonucunda 2011 ve 2014 yılları arasında Tunus’u uzlaşı hükümeti yönetmiştir. 2014 yılındaki genel seçimlerde ise Nahda ikinci olsa da Tunus’ta bir çoğunluk hükümeti kurulmuş ve Nahda Hareketi de hükümete bakan göndermiştir.
Arap Baharı sonrası Mısır, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelerde süreç aşılamaz krizlere dönüşürken; Tunus siyasi krizleri atlatabilmiş ve istikrarı sağlayabilmiştir. Belirtildiği gibi sağlanan toplumsal uzlaşı nedeniyle Tunus’un Arap Baharı tecrübesi diğerlerinden farklı olmuştur. Diğer taraftan Nahda Hareketi içerisindeki demokrasi ve katılım kültürünün kurumsallaşması, Nahda Hareketi içindeki sürekliliğin sağlanmasının sebeplerinden biri olmuştur. Bu süreçte karar verici mekanizmaların istişare ve ortak akılla yürütülmesi önemli yer tutmaktadır. Verilen kararlar tek bir organ tarafından değil, parti içi demokratik süreçler işletilerek alınmıştır.