Akıllı Şehir Kavramı ve Temel İlkeleri - İLKE Analiz

Akıllı Şehir Kavramı ve Temel İlkeleri

Fatih Gündoğan

Akıllı şehir kavramının ilk izlerini 1997 yılında görmek mümkün. Bu dönemden sonra farklı gelişim alanlarının dahil edilmesi ve farklı isimlendirmeler yapılmasıyla sürekli gelişim gösteren akıllı şehir kavramı 2007 yılında Avrupa Birliği Çalışma Grubu ile ilk kez bugünkü adı ile kullanılmaya başlamıştır: Akıllı Şehirler.[1] Yine bu tarihlerde dönemin iki büyük teknoloji şirketi girişmiş oldukları iki ayrı projede “akıllı şehir” kavramını kullandıklarını görüyoruz.[2]

Akıllı şehir düşüncesinin nüvelerini daha önceki dönemlerde de görmek mümkündü mutlaka. Nasıl ki bugün tam anlamıyla her şeyiyle yerine getiren bir akıllı şehir bulunmuyor, tüm şehirler bu yönde bir irade göstererek çabalıyorsa, 2007 öncesinde de akıllı şehir felsefesine dönük projeler görmek mümkündür. Hatta bu tarifi 1800’lere kadar götürmek bile mümkün. Ancak ben yine de literatüre sadık kalmak adına kavramsal ve bütüncül olarak akıllı şehir kavramının başlangıcının 2007 olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca 2007 yılında kapsam olarak yeterli düzeyde ele alınmış olsa da akıllı şehir düşüncesini hayata geçirme yöntemleri zaman içinde gelişim göstermiştir.

Akıllı şehir kavramı ortaya atıldıktan sonraki ilk evre teknoloji şirketlerinin öncülük ettiği dönem olarak kabul edilir. Buna Akıllı Şehir 1.0 diyoruz. İkinci evre ise, yerel yönetimlerin yukarıdan aşağıya planlama anlayışı içerisinde kendilerinin öncülük ettikleri Akıllı Şehir 2.0 dönemidir. Bugün olmasını beklediğimiz üçüncü evre ise, halkın bizzat katılımı ile gerçekleştirilen ve Akıllı Şehir 3.0 olarak isimlendirilen dönemdir.[3] Açıkçası bugün uçtan uca halkın katılımı ile aşağıdan yukarı bir planlama yöntemi ile yapılan akıllı şehir sayısı oldukça sınırlıdır. Gelişmiş ülkeler dahi Akıllı Şehir 2.0 durumundadır. Gelişmekte olan ülkelerin şehirlerinin ise 1 ile 2 arasında gidip geldiklerini söyleyebiliriz. Zira hala yerel yönetimler kapılarını çalan teknoloji şirketlerinin çözümleri ile sınırlı bir akıllı şehir aşamasındalar.

Peki akıllı şehir nedir?

“Akıllı telefon”, “akıllı ev aleti” gibi kullanımlardan yola çıkılarak teknolojiye yakıştırılan “akıllı” ifadesinden mi yoksa kavramın öncülüğünü teknoloji şirketlerinin yapmasından mütevellit mi dersiniz bilemem ama teknolojik ürünlerin olduğu her işe “akıllı” denilmektedir. Oysa bir şehre teknolojik ürünlerin “salkım saçak” kurulması o şehri akıllı yapmayacaktır. Bu ifade, “akıllı şehirlerde teknoloji yoktur” anlamına gelmez. Özellikle 1800’lerden beri şehirlerin formlarını o günün tekniği şekillendirmiştir. Buharlı motorların icadı ile şehirlerde ana güzergahlar boyunca şehirlerin uzaması, otomobillerin yaygınlaşması ile birlikte çok şeritli şehir içi yolların yapılması ve şehirlerin sanat yapıları ile şekillenmesi buna örnektir. Bugün de şehirleri mutlaka bugünün tekniği ve teknolojisi şekillendirecektir. Yeter ki, bu “araç”lar doğru bir şekilde kurgulanmış ve uygulanmış olsun.

“Bugün de şehirleri mutlaka bugünün tekniği ve teknolojisi şekillendirecektir. Yeter ki, bu ‘araç’lar doğru bir şekilde kurgulanmış ve uygulanmış olsun.”

2007 yılından bu yana akıllı şehir üzerine birçok uluslararası kurum ve kuruluşun kendi tanımlarını geliştirdiğini görmek mümkün. 2016 yılında İstanbul Akıllı Şehir Programı kapsamında biz de işe bir akıllı şehir tanımı geliştirerek başlamıştık. Zira Türkiye’de ilk kez bu kapsamda yapılan bir çalışmaya başlamadan önce yüzlerce paydaşımız ile aynı dili konuşmamız, aynı tanım üzerinde mutabık olmamız gerekirdi:

“Yaşam kalitesini yükseltmek, bunu yaparken de kaynakları etkin ve verimli kullanmak amacı ile teknolojik imkanlardan ve verilerden ileri seviyede yararlanılan, şehrin tüm paydaşlarının şehir yönetimi ile entegre olduğu sürdürülebilir şehirdir.”

Bu tanım akıllı şehrin amaçlarını, ilkelerini ve kullanılacak araçları içermesi açısından önemlidir. Bu yönüyle de içimize sinen bir tanım olmuştu. Şimdi bu tanıma biraz yakından bakalım:

İki öznemiz var, biri insan diğeri çevresiyle birlikte şehir. Birinci hedefimiz şehirde yaşayan insanların yaşam kalitesini yükseltmek olacaktır. Bunun için eski ve yeni tüm teknikleri kullanarak akılcı ve yenilikçi yöntemlerle hem vatandaşların işlerini kolaylaştırmak hem de çevreye daha az zarar vermek ve sürdürülebilir olmak temel amaçlarımız olacaktır. Yerel yönetimlerin ellerindeki sınırlı kaynağı daha doğru projeler yaparak (etkinlik), ve projeleri doğru yaparak (verimlilik) doğru değerlendirerek çevreye de daha az zarar vermiş olacaktır. Araçlar noktasında elbette bilgi ve iletişim teknolojileri ön plana çıkıyor. Kısaca “IoT” diye ifade edilen İngilizce tercümesinden dolayı “Nesnelerin İnterneti” adı verilen tüm elektronik cihazların internete bağlanması ve dolayısıyla veri üretmesinin de şehirlerin yönetilmesi açısından ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Bir hususu unuttuk mu? Elbette hayır. Akıllı şehir olmanın en temel ilkesi tüm paydaşları sürece dahil etmektir. Bunu söylerken otobüslerin rengini sormaktan bahsetmiyoruz. Bir yerel yönetim, tüm kılcallarına kadar vatandaşın taleplerini almalı, onların nasıl bir şehir hayatı beklediklerini tespit etmeli ve bu sonuçlara göre yine vatandaş ile birlikte çözüm üretebilmeli. Bu durumu öyle ileri götüren şehirler var ki, vatandaşa sadece ortam sunuyor. Vatandaş yerel yönetimin sunmuş olduğu bu ortamı kullanarak şehre hem çözüm sunuyor hem değer katıyor.

Sıklıkla İngilizce ifadesiyle “Living Lab” olarak adlandırılan Yaşayan Laboratuvarlar vatandaşların buluşma noktası olarak değerlendirilebilir. Burada vatandaşların fikirlerini toplamak o fikirlere “cansuyu” vermek ve sonra yeşermesini beklemek yerel yönetimlerin yeni görevleri arasındadır.

Vatandaşı yönetime dahil etmenin farklı kademeleri vardır. “Nasıl olmuş?” diye” sormak da mümkün, “Ne yapalım?” veya “Nasıl yapalım?” diye sormak da. Yönetişim seviyemiz hangi soruların cevaplarını vatandaştan beklediğimize göre değişir. ABD’de Boston şehrinin Mobil Beyaz Masa Uygulaması bu anlamda kayda değerdir. Diğer beyaz masa uygulamalarından farklı yönü, bu uygulamada sizin girmiş olduğunuz bir talep ve şikayeti tüm şehrin görebiliyor olması (hatta kıtalar ötesinden bizim bile), dolayısıyla şikayeti ne zaman kapattınız, nasıl kapattınız hepsini görmeniz mümkün. İşte bunu adı: Şeffaflık. Ayrıca diğer vatandaşlar da sizin şikayetinizi görebildiği için sizin sıkıntınızı belediyeden önce giderebilir. Örneğin, bahçenize devrilen bir ağacın kaldırılmasını istiyorsunuz, bunu gören ve bu işten anlayan bir komşunuz belediyeden önce ağacı oradan kaldırabilir.

Akıllı şehirler önceden belirlenmiş göstergeler yardımıyla takip edilir. Dolayısıyla değişiklik düşüncesi ile çıktığınız bu yolculukta aldığınız kararların, geliştirdiğiniz projelerin şehre olumlu/olumsuz ne kattığını takip etmelisiniz. Örneğin, bir yıl boyunca yaptığınız çeşitli projeler sonucunda bir önceki yıl göre emisyonlarda azalma olup olmadığı takip ediyor olmalısınız.

Bu konuda bir diğer ölçüm yöntemi ise olgunluk metodudur. Endekslerin aksine daha nitel bir ölçüm yöntemidir ve sizin akıllı şehir vizyonunuz, stratejileriniz, uygulamalarınız ve bunları tüm şehre yayma noktasındaki durumunuza işaret eder.

Her ne kadar akıllı şehir çözümlerini İngilizcede “hard infrastructure” diye tabir edilen, geri dönülemez büyük sanat yapıları yerine “soft infrastructure” diye isimlendirilen değiştirilebilir kararlarda arıyor olsa da sürdürülebilirlik kapsamında bazı alanlarda şehir formunun değiştirilmesi gerekebilir. Örneğin, tıkanan ve gecikmelere yol açan bir kavşakta çözüm olarak katlı kavşak yapmak yerine akıllı sinyalizasyon sistemleri ile çözümü akıllı şehirlerin tercihidir. Ancak şehrin formunun yaya ve bisiklet yolculuklarını önceleyecek şekilde değiştirilmesini gerektiren durumlar da söz konusu olabilir. Yani bazen akıllı şehri kurgularken en temelden başlamak gerekir. 

Şurası bir gerçek, akıllı şehir ile birlikte konuştuğumuz konuların bir kısmı yüzyıllardır şehirlerin yapageldikleri ve konuşageldikleri konulardır. Belki tek farkı bütüncül olarak iyi çiçeklerden yönlerden bir demet çıkarabilmesidir. Bazı çözümler tarihin derinliklerinde bulmak mümkün. Mimar Doğan Hasol, Pakistan İslamabad’da yapılan bir camiinin içine kuşların girmesi ve halıları kirletmesi sorununa çözüm ararken Guggenheim müzesinin “kartal” kiraladığını, Batı kiliselerinde “metal çubuklar” kullanıldığını söyler. Ama çözüm o kadar ilginçtir ki: “kuş evleri”[4]. Benzer şekilde yaya yolculuklarının artırılmasının daha sürdürülebilir ve sağlıklı olması bizi yüzyıllar öncesi çözümlere götürmektedir. 

Özetle, akıllı şehir içinde yaşayanlara daha konforlu bir yaşam sunmayı amaçlar. Bunu yaparken kendinden sonraki nesilleri de düşünerek çevreci ve sürdürülebilir olmayı, kaynakları etkin ve verimli kullanmayı benimser. Bilgi ve iletişim teknolojilerini hem vatandaşlara sunulan hizmetin kalitesini artırmak hem işleri hızlandırmak hem de veri toplamak amacıyla doğru ve planlı bir şekilde kullanmamız gerektiğinin de altını çizmemiz gerek. 

Ez cümle; Şehri ve doğayı tahrip etmeden insana hizmetin yeni ve yenilikçi yönteminin adıdır Akıllı Şehir.


[1]Leonidas G. Anthopoulos, Understanding Smart Cities: A Tool for Smart Government or an Industrial Trick?, Springer, 2017

[2]https://www.information-age.com/ibm-cisco-and-the-business-of-smart-cities-2087993/ (son erişim tarihi: 29.06.2021)

[3] Boyd Cohen, https://www.fastcompany.com/3047795/the-3-generations-of-smart-cities (son erişim tarihi: 29.06.2021)

[4] Doğan Hasol, Mimarlar Dik Durur, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, 2014

0 yorum

Diğer Yazılar