Makul sürede yargılama, yargılamanın ve adli prosedürün objektif olarak hak ettiği süre içerisinde gerçekleştirilmesini konu almaktadır. Yargılama şüphesiz ki birçok teknik unsur barındıran bir prosedürler bütünüdür. Bu prosedürlerin tam olarak uygulanması şekil kurallarına uyulmasının bir gereğidir. Şekil kurallarına uyulmasıyla keyfilik engellenmiş olur. Bütün bu kuralların uygulanması ise elbette belli bir zaman almaktadır.
Makul sürede yargılamanın uyuşmazlığa hak ettiği incelemeye yapabilecek zaman tanıma ve lüzumundan fazla sürede yargılama yapmamayı içeren iki boyutu bulunmaktadır. Bununla birlikte Türkiye ve birçok ülkede makul sürede yargılamanın ikinci boyutu olan yargılamanın uzun yargılama süreleri üzerinde durulmaktadır.
2021 Yılında İlk Derece Mahkemeleri Yargılamalarındaki Ortalama Süre
İlk derece mahkemelerinden biri olan hukuk mahkemelerinin 2021 yılında baktığı toplam dosya sayısı, 2020 yılına göre yaklaşık %20 civarı artış göstermiştir. Toplam dosya sayısı ise 80 milyon nüfusa sahip bir ülkeye göre azımsanamayacak derecededir. Bununla birlikte daha fazla dosya olmasına karşın davaların görülme hızı da bir önceki yıllara göre oldukça hızlanmıştır. Bunda muhtemelen hâkim sayısındaki artış rol oynamıştır.
Kıta Avrupası’nın nüfusu ülkemize yakın olan ülkelerinden Fransa’daki ilk derece yargılamaları bakımından da benzer bir durum söz konusudur. Fransız Adalet Bakanlığının her yıl detaylı şekilde açıkladığı verilere göre 2020 yılı için Fransa’daki medeni yargı ve idari yargıya dâhil ilk derece mahkemelerinde yargılama yaklaşık 13 ay sürmektedir.
Bir ilk derece yargılamasının 12-15 ay sürmesi tabii karşılanmalıdır. Zira ilk derece yargılaması istinaf ve temyiz yargılamasına göre en geniş tahkikatın yapıldığı yargılama olarak kendisini göstermektedir. Bununla birlikte Türk yargılama hukuku bakımından sorun teşkil eden hususlardan birini uyuşmazlık sayıları oluşturmaktadır. Unutulmamalıdır ki makul sürede yargılama, yargının iş yükü ve adli personel sayısıyla doğrudan bağlantılıdır.
Nitekim son yıllarda gerek yargıdaki hâkim sayısının artırılması gerekse de hukuk uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuğun ve ceza yargılaması bakımından da uzlaştırma gibi kurumların tesisiyle adli yargıda iş yükünün azaltılmaya çalışıldığı görülmektedir.
Yıllar içerisinde adli yargıdaki hâkim sayısı incelendiğinde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun resmi verilerine göre Ağustos 2018’de 12.006 olan toplam hâkim sayısının (adli ve idari yargı dahil) Kasım 2021’de 15.326 olarak güncellendiği görülmektedir. Üç yıl içerisinde gerçekleşen bu gözle görülür artış şüphesiz yargı kamu hizmetinin layıkıyla yapılması için önemlidir.
Bununla birlikte hâkim sayısıyla mukayese edildiğinde hukuk mahkemeleri yeni dosya sayısındaki artış kaygı verici niteliktedir. Örneğin hukuk mahkemelerinde yıl içerisinde gelen yeni dosya sayısı bir önceki yıla göre gözle görülür bir artış göstererek 2021 yılında 2.555.842 olmuştur (bir önceki yıl 1.843 550). Diğer taraftan demografik özellikleri sebebiyle mukayese için seçtiğimiz Fransa’da 2020 yılında hukuk yargılamasının önüne gelen yeni dosya sayısı 1.096.753 olmuştur.
Hukuk Yargılamasında Makul Sürede Yargılama Meselesi
Makul sürede yargılama temel olarak iki unsurla alakalıdır. Makul sürede yargılamanın söz konusu olabilmesi için dosya sayısı ve adli personel arasındaki dengenin gözetilmesi gereklidir. Türkiye’de son yıllarda yapılan birçok iyileştirmeyle birlikte makul sürede yargılama bakımından önemli adımlar atıldığı ifade edilebilir. Bu iyileştirmeler şu şekilde sıralanabilir.
- Son beş yılda hâkim ve savcı sayısı dörtte bir oranında artırılarak on beş bine çıkarılmıştır.
- Mahkeme ve savcılıklar önündeki dosya sayısının azaltılması için uzlaştırma ve hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı olarak arabuluculuk kurumları kabul edilmiştir. Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’nın verilerine göre iki kurum da savcılık ve mahkemeler önündeki dosya sayısının azalmasına önemli katkılar vermektedir.
- Yargıda hedef süre uygulamasıyla soruşturma işlemleri ve yargılamalar bakımından ortalama süre hedefi konularak adli birimlerin makul sürede işlem ve yargılama yapması teşvik edilmiş; aynı zamanda denetim altına alınmıştır.
- 2016 yılında istinaf kanun yolunun yürürlüğe girmesiyle birlikte Temyiz Mahkemesi Yargıtay’ın dosya sayısında gözle görülür bir azalma olmuştur. Gelecek dönem için de dosya sayısı da azalma trendindedir. [1]
Bu önemli iyileştirmeler elbette adli kurumları merkezine almaktadır. Ancak yalnızca adli kurumlara yönelik reformlarla makul sürede yargılama yapılmasının sağlanamayacağı kanaatindeyim. Makul sürede yargılama yapılması meselesi aynı zamanda adli işlemlerin ve yargılamanın layıkıyla yerine getirilmesi ile birlikte düşünülmelidir. Dosyaların temizlenmesiyle gerçekten usulüne uygun ve tam bir muhakemenin gerçekleşmesi arasındaki denge mutlaka korunmak zorundadır.
Ülkemizde yapılan hukuk yargılamaları ile Kıta Avrupası ülkelerinde yapılan yargılamalar kıyaslandığında yargılamaların hemen hemen benzer sürelerde tamamlandığı görülecektir. Hâl böyle olmakla birlikte yargılamanın makul sürede sonuçlanması, hakkın veya hukuki durumun tam olarak tahkik edildiği; taraflara tam anlamıyla bir hukuki dinlenilme hakkının tanındığı bir yargılamanın yapıldığı anlamına gelmemektedir. Örneğin Fransa’da da ilk derece yargılaması Türkiye’de olduğu gibi yaklaşık bir yıl sürmektedir. [2] Bununla birlikte Fransız hukuk yargılamasında, Türk hukukunun aksine, sözlülük ilkesi baskındır. Taraflara tam bir açıklama yapma hakkı tanınmakta; taraflar tahkikat sonuçlanıncaya kadar dava malzemesi (vakıa ve delilleri) getirebilmektedir. Bu yönüyle Fransız hukuk yargılaması, tarafların hukuki dinlenilme hakkı ve makul süre arasında dengeli bir sistem kabul etmiştir. Türk hukukunda ise dava malzemesi, davanın başında getirilmesine ve yazılılık ilkesi baskın olmasına rağmen ilk derece yargılaması hemen hemen aynı sürede tamamlanmaktadır. Bu örnek makul sürede istenilen hedeflere ulaşılmasının bir hukuk yargılamasındaki bütün kurumların iyi şekilde çalışmayabileceğini göstermesi bakımından önemlidir.
Makul süre ile birlikte yargılamanın kalitesinin artırılması öncelikle hâkimler ve savılar da dâhil olmak üzere adli personelin iyi bir eğitim almasıyla söz konusu olur. Hukuku iyi bilen bir kimse önüne gelen uyuşmazlığı da vasat bir bilgiye sahip kimselere göre daha iyi çözümleyecektir. Bu noktada adli personelin kendini geliştirmeye teşvik edilmesi şarttır.
İyi yetişmiş ve alanına hâkim bir adli personel yapısı kadar makul sürede yargılama bakımından taraflara da önemli görevler düşmektedir. Türk hukukunda birçok hukuk sisteminin aksine avukatla temsil zorunluluğu uygulanmamaktadır. Bilhassa yargılama gibi teknik bir alanda tarafın bu hususta uzman olan avukatla temsilini zorunlu kılmamak yargılamanın kalitesini önemli derecede düşürmektedir. Bu da elbette yargılama için öngörülen makul sürenin aşılmasına sebep olabilmektedir.
Makul sürede yargılamanın en önemli unsuru elbette iyi yetişmiş bir adli personel grubuna sahip olmaktır. Maalesef ülkemizde adli personelin kendisini teorik anlamda da çalışmalar yapmasının ve mesleki tatmin sağlamasının önüne geçen iş yükü problemi bulunmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi Türkiye’de adliyenin iş yükü nüfus bakımından muadili ülkelere göre çok daha fazladır. Böyle bir iş yükü altında olan adli personelin kendisini geliştirmesi ve mesleki tatmin sağlaması da zor olmaktadır. 2021 yılında mevcut olan hukuk dosyası sayısı, ülkemize yakın bir nüfusa sahip olan Fransa’ya göre yaklaşık üç kat daha fazladır. Bu dosya sayısını karşılayacak adli personelin istihdam edilmesi ise kolay değildir.
Buna göre makul sürede adli işlem ve yargılama yapılması için sorumluluğun yalnızca adli kurumlara ait olduğunu ifa etmek güç gözükmektedir. Toplumsal olarak uyuşmazlıkların adli mercilere aksettirilmesi gibi bir eğilimin olduğu muhakkaktır. Hâlbuki uyuşmazlıkların daha hızlı şekilde halledilmesi bekleniyorsa öncelikle uzlaşma anlayışının gelişmesi gerekmektedir. Bilhassa hukuk uyuşmazlıklarında tarafların ihtiyati arabuluculuğa ya da tahkime müracaat etmeleri uyuşmazlıkların makul sürede çözülmesine önemli katkı sağlayacaktır. Toplumda uyuşmazlıkları uzlaşmak yerine adli merciler aracılığıyla çözme eğilimi devam ettikçe istenilen makul sürede yargılama yapılmasını sağlamak mümkün olamayacaktır.
***
Editör Notu: Bu metin İLKE Vakfı tarafından yayımlanan “Hukuk İzleme Raporu 2021 Türkiye’de Adalete Erişim” raporundan alınmıştır. Hukuk İzleme Raporuna buradan erişebilirsiniz.
[1] Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün 2021 yılı adli istatistikleri kitapçığı.
[2] Bkz. Fransız Adalet Bakanlığınca hazırlanan “Les chiffres clés de la justice 2021” kitapçığı.