Nizam-ı Âlemden Küresel Buhrana: Covid-19 Sonrası Dünyanın Ahvali – II - İLKE Analiz

Nizam-ı Âlemden Küresel Buhrana: Covid-19 Sonrası Dünyanın Ahvali – II

Süleyman Güder

Yazının birinci bölümü için:
https://www.ilkeanaliz.net/2021/03/24/nizam-i-alemden-kuresel-buhrana-covid-19-sonrasi-dunyanin-ahvali-i/

Küresel Düzeyde İşbirliğinin Artan Önemi

Mart 2020’de küresel siyasetin gündemine yoğun bir biçimde gelen pandemi, uluslararası sistemin işleyişine dair yeni bir mutabakat sağlanmadığı müddetçe küresel siyasette belirsizliğin sürmeye devam edeceği öngörülmektedir. Devletlerin çoğu aralarındaki eşit olmayan şartlar ve rekabet durumundan ötürü mütemadiyen küresel devletlerin meydan okumalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Durum böyle olunca uluslararası hukukun tüm devletler için garanti ettiği “eşit egemenlik” veya “mütekabiliyet” ilkesi otomatik olarak yürürlüğe girmemektedir. Sözü edilen egemen devletler “eşit egemen” konumlarını daha da sağlamlaştırmak adına güçlerini daha da artırmanın yollarını aramaktadır. Fakat uluslararası sistemde istikrarı sağlamak, güçlü ülkelerin keyfî davranışlarını engellemek adına uluslararası hukukun işletilmesi daha da önemlisi uluslararası toplumun harekete geçirilmesi kaçınılmazdır. Uluslararası toplumun baskısı hiçbir devletin sonsuza dek göz ardı edeceği bir durum değildir.

Başka bir açıdan konuya yaklaşıldığında pandemiyle birlikte küresel sorunların üstesinden gelmek için küresel düzeyde iş birliğine duyulan ihtiyacın günden güne arttığı çok net bir şekilde görülmektedir. Askeri gücü, ekonomik ve teknolojik gelişmişliği ileri düzeyde olsa bile hiçbir devlet küresel sorunların üstesinden tek başına gelememektedir. İnsan, sermaye ve mal akışının bu kadar yoğun olduğu bir dünyada meselenin sınır aşan boyutunun dikkate alınması elzemdir. Uluslararası kurum ve kuruluşların olmadığı veya zayıf durumda olması durumunda bir çözüm mümkün gözükmemektedir. Bu gerçeklik daha önceleri biliniyor olsa da ve belli sorunlarda kendini göstermişse de ilk defa Koronavirüs pandemisiyle ayan beyan ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla küresel yönetişimin anlamı ve önemi tekrar gözden geçirilmelidir.

Salgınla birlikte her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gündeme gelmiş olsa da esasında ve uzun vadeli bir projeksiyonla bakıldığında mesele DSÖ ve sağlık konusundan öte bir durumu ifade etmektedir. Son pandemi yakın gelecekte nihayete erse de sonrasında benzer pandemilerin olması ya da tüm yerküreyi doğrudan etkileyen küresel sorunların yaşanması güçlü bir ihtimal olarak gözükmektedir. İşte tam da bu nedenle mesele sadece Koronavirüs’üyle sınırlı olacak şekilde değerlendirilmemeli, küresel yönetişim ve işbirliğinin yapısal zemini inşa edilmelidir. Bununla birlikte özellikle hükümetler arası örgütlerin varlık, yapı ve işleyiş açısından yoğun bir şekilde sorgulanacağı bir dönemin hayata geçmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, pandemi sonrası için birçoklarının iddia ettiği gibi uluslararası örgütlerin etkisinin azalması bir yana söz konusu sorgulama dönemi sonrasında önemi ve etkisinin artacağı düşünülmektedir.

Bu zaviyeden bakıldığında pandemiyle birlikte gündeme gelen DSÖ’ye yönelik daha serinkanlı bir değerlendirme yapmak kaçınılmaz görünmektedir. Başlangıcından günümüze kadar sergilediği performansı sorgulandığında DSÖ’de yönetişim zaafının olduğu açık seçik ortada durmaktadır. DSÖ’nün ihmallerine ve salgına verdiği yetersiz tepkisine dair yapılan eleştirileri bir kenara not etmekle örgütün kurumsal yapısı, işleyişi ve elindeki enstrümanları dikkate aldığımızda yapabileceklerinin sınırlı olduğu görülecektir. Yine de eleştiri sınırlarının örgütün varlık sebebine dair olmaması, meşruiyet sorunu olmayan bu kurumları birtakım eksiklikler ve ihmalleri yüzünden topyekûn işlevsiz kurumlar olarak ifade edilmemesi uygun olacaktır. Bunun yerine yapısal düzenlemeler ve kurumsal anlamda daha işlevsel bir hâle getirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte Türkiye gibi salgını kontrol altına alma bakımından başarılı ülkelerin kaçınılmaz olarak DSÖ’de yapılacak bir reformda öncü bir rol alması dünya siyasetindeki itibarı açısından kendisine önemli kazanımlar sağlayacaktır. Şimdiye kadar Türk devlet ricalinin beyanatı bu yönde bir iradenin olduğunu göstermektedir. Bu irade süreklilik gösterdiğinde ve gerekli adımlar atıldığında Türkiye’nin küresel siyasetteki itibarı artacaktır.

“Yine de eleştiri sınırlarının örgütün varlık sebebine dair olmaması, meşruiyet sorunu olmayan bu kurumları birtakım eksiklikler ve ihmalleri yüzünden topyekûn işlevsiz kurumlar olarak ifade edilmemesi uygun olacaktır.”

“Yeni Normal” Arayışı ve “Öncelikler Sıralaması”nın Gözden Geçirilmesi

Covid-19 sonrasında sarf edilen en iddialı cümlelerin başında “bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” ve “yeni normallerin” oluşacağı iddiaları gelmektedir. Yeni normalin ne olduğu ve yeni düzenin ne olacağına dair henüz somut bir durum ortaya çıkmamış olsa da söz konusu iddialar dikkatleri çekmektedir. Bu durum bireylerin hayatını etkileyeceği gibi devletlere ve uluslararası sisteme de etkileri olacaktır. Zira söz konusu düzeylerdeki aktörlerin tamamı ifadelerinde Covid-19’un bir milat niteliğinde olduğunu ifade etmişlerdir. Bu durum doğal olarak yeni normalin varlığına da işaret etmektedir. Mahiyetine dair bir fikir sahibi değilsek de niteliğinin daha korumacı, faydacı, gerçekçi ve devletlerin daha güçlü bir yapıda olacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca bireyler nezdinde özgürlük-güvenlik dengesinde ağırlığın güvenlikten (gıda, sağlık, teknoloji ve bilgi alanlarını kapsayacak şekilde) yana evrileceği tahmin edilmektedir. Liberal yahut muhafazakâr eğilimlere sahip olmasına bakmaksızın devlet desteğini ve devletin sürecin ana aktörü olmasını tereddütsüz olarak talep etmektedirler. Bu durum devlete bakış ve devletin pandemi sonrasındaki rolünde ciddi bir artış göstereceğine işaret etmektedir. Böylelikle küresel siyasette kamu otoritesinin etkisinin ve otoriter eğilimlerin artacağı bir dönem beklenmektedir ve önceleri otoriter olarak görülen refleksler yeni dönemde normal olarak görülebilecektir. Belki de başarılı devlet başarısız devlet tanımları bile pandemi sürecinde yaşanan tecrübe ışığında tekrar gözden geçirilecektir.

Yine Covid-19 salgınıyla birlikte her seviye ve kesimden öncelikler sıralamasına ve risk tanımlarına etkileri olacaktır. Salgın hâli devletlerin gerçek ve suni gündemlerinin test edilmesini sağlamıştır. Devletlerin önceliklerinde ve risk tanımlarında değişikler yapılmasına neden olmuştur. Pandemi öncesinde zaten belli ürün ve hizmetlere dair “güvenlik” ve “öncelikli” nitelemesi güncellenecektir, hatta güncellenmeye başlanmıştır. Mesele artık ağırlıklı olarak ekonomik perspektiften ele alınmayacaktır. Örneğin liberal ekonominin savunduğu ve tavsiye ettiği (büyük oranda da başarılı/verimli olduğu) mutlak üstünlük (absolute advantage) olarak ifade edilen herkesin her şeyi üretmesi ve hizmeti sunması yerine en iyi oldukları ürün ve hizmetlere ağırlık vermesi anlayışı gözden geçirilecektir. Pandemi öncesindeki derecesine bakmaksızın sağlık, siber ve bio-güvenlik istisnasız tüm devletlerin stratejik olarak öncelikli hedefleri arasında yer alacaktır.

Sonuç ne olursa olsun yeni “normal arayışı” ve “öncelikler sıralaması”nın gözden geçirileceği bu dönemde, devletler değişim ve dönüşüme dair çok önemli bir durum değerlendirmesi yapacaktır. Kriz veya dönüşüm zamanlarında devletlerin manevra kabiliyetlerini geliştirmesi gerektiği artık somut adımlara dönüşecektir. Zira Covid-19 sürecini ve yaşanacak benzeri krizler/dönüşümlerde en az hasarla atlatan ülkeler, ekonomik ve askeri kapasitesi en yüksek olanlar değil, sorunlara ve yeni duruma hızlı/çevik bir şekilde cevap üretenler olmuştur. Bu durumun Covid-19 sonrasında da bu şekilde devam edeceği tahmin edilmektedir. Zaten, Covid-19 pandemisinden en fazla zarar gören ülkelerin başında ekonomik, askeri hatta siyasi kapasitesi en güçlü olan ülkeler olması zayıf-güçlü tüm devletler tarafından bir kenara not edilmiştir.

“Kriz veya dönüşüm zamanlarında devletlerin manevra kabiliyetlerini geliştirmesi gerektiği artık somut adımlara dönüşecektir. Zira Covid-19 sürecini ve yaşanacak benzeri krizler/dönüşümlerde en az hasarla atlatan ülkeler, ekonomik ve askeri kapasitesi en yüksek olanlar değil, sorunlara ve yeni duruma hızlı/çevik bir şekilde cevap üretenler olmuştur.”

Sonuç

Etkisi hâlen devam eden Covid-19 hakkında değerlendirmelerde bulunmak pek çok zorluğu barındırmaktadır. Süreç henüz devam ettiği için tam olarak hasar tespiti yapabilmenin bile zor olduğu ve nereye doğru evrileceğine dair ciddi belirsizliklerin bulunduğu bir ortamda radikal yargılara varmak çok fazla yanılgıya yol açar. Bu durumda yapılacak en iyi şey mevcuttan hareketle bir tahminde bulunmaktır. Sonuç kısmında da yaşananlardan hareketle geleceğe yönelik üç temel yönelimin altı çizilecektir.

i. İlk olarak, küresel siyasette siyaset ve uluslararası sistem açısından epeydir devam eden belirsizlik, düzensizlik ve hoşnutsuzluk Covid-19 pandemisiyle birlikte daha belirgin hâle gelmiştir ve sonrasında etkisi artarak devam edeceği düşünülmektedir. Bu durum uluslararası sisteme dair ciddi sorgulamalara yol açarak alternatif yönelimler ve küresel ittifaklar hız kazanacaktır. Aktör bazındaysa Çin-ABD rekabetinin önümüzdeki yıllarda sıcak çatışmaya varabilecek kadar sert bir mücadeleye evrilmesi tahmin edilmektedir. Sonuç ne olursa olsun, bu sürecin sonunda ABD’nin dünya liderliği sorgulanmaya (delegitimation) başlayacaktır. Zira ABD, küresel ölçekli sorunlara çözüm üretememektedir, aksine sorun üreten bir hâl almıştır.

ii. Yine küresel siyasetin sıcak tartışma konuları arasında yer alan küresel işbirlikleri ve yönetişim meselesi öne çıkan unsurlar arasında yer almaktadır. Bu konuda işbirliğine duyulan ihtiyacın gerekliliği bundan böyle devletleri iş birliği yapmaya daha duyarlı hâle getirecektir ve sıkça ifade edilenin aksine uluslararası örgütlerin etkisi ve önemi artacaktır. Her şeye rağmen küreselleşme orta ve uzun vadede daha da derinleşecektir.

iii. Son olarak Covid-19 pandemisi ülkelerin önceliklerini de ciddi anlamda etkilemiştir. Covid-19 öncesindeki stratejik önceliklerin gözden geçirileceği ve öncelikli alanların/ konuların yer değiştireceği bir sürecin yaşanması beklenmektedir. Pandemiye devletler temel öncelikler konusunda hazırlıksız yakalanmışlardır, bundan böyle bu ve benzeri durumlara karşı daha mukavemetli/çevik bir hâle gelmek için kapasitelerini ve organizasyon becerilerini gözden geçireceklerdir. Zira hem pandeminin hem de afetlerin tekrar etmeyeceğine dair garanti bulunmamaktadır. Üstelik küreselleşmenin de tesiriyle insanlık küresel tehdit ve afetlere daha sık bir şekilde karşılaşma ihtimali bulunmaktadır. Bu alanda yapılacak her türlü reformun “yeni normal” arayışı içerisinde yapılacağı düşünülmektedir. Söz konusu “yeni normal”in en temel karakteristik özelliklerinden biri siyasette kamu otoritesinin ve otoriter eğilimlerin artacak olmasıdır.

Editör Notu: Bu yazı, Aralık 2020 tarihinde, Abdulkadir Macit editörlüğünde İLEM Yayınları etiketiyle çıkan “Salgın Günlerinde Toplumu ve Siyaseti Yeniden Düşünmek” isimli kitaptan alınmıştır.
Yazı ikiye bölünmüştür, yukarıdaki metin ikinci bölümüdür.

Kaynakça

  • Babacan, A. “Bildiğimiz Dünyanın Sonu: COVID-19 ve Küresel Siyaset”. Anadolu Ajansı. Son Güncelleme, 25.04.2020, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/bildigimiz-dunyaninsonu-KOVİD-19-ve-kuresel-siyaset/1814134.
  • Baykan, D. ve Allahverdi, S. “Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: BMGK Yeni Tip Koronavirüs Meselesini Ele Almada Çok Geç Kaldı”. Anadolu Ajansı. Son Güncelleme, 18.04.2020, https://www.aa.com.tr/tr/koronavirus/disisleri-bakani-cavusoglu-bmgk-yeni-tip-koronavirus-meselesini-ele-almada-cok-gec-kaldi/1804795.
  • Cemrek, M. “Covid-19 Salgını Karşısında Küreselleşme ve Milliyetçilik: Söylemlerin Geleceği”. (İLEM Covid-19 Soruşturma Dosyası). Son Güncelleme, 10.06.2020, http://blog.ilem.org.tr/murat-cemrek-covid-19-salgini-karsisinda-kuresellesme-ve-milliyetcilik-soylemlerin-gelecegi.
  • Elliott, L. “Dozens of Poorer Nations Seek IMF Help Amid Coronavirus Crisis”. The Guardian. Son Güncelleme, 20.03.2020, https://www.theguardian.com/world/2020/mar/27/dozens-poorer-nations-seek-imf-help-coronavirus-crisis.
  • Gilpin, R. War and Change in World Politics. Cambridge: Cambridge University Press, 1981
  • Güder, S., Çemrek, M., ve Mercan, M. H. Geleceğin Türkiyesinde Dış Politika (Politika Raporu Sy 5; Geleceğin Türkiyesi). İstanbul: İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı.
  • Güder, S. “Küresel Siyasetin Geleceği ve Türkiye”. Anadolu Ajansı. Son Güncelleme, 15.05.2020, https://www.aa.com.tr/tr/ analiz/kuresel-siyasetin-gelecegi-ve-turkiye/1833745.
  • Kaya, Y. “Virüs Küreselleşmenin Yol Haritasını Takip Ediyor”. İçinde L. Sunar (Ed.), COVID-19 Salgınının Sosyolojik Analizi (ss. 10-13). İstanbul: Toplumsal Yapı Araştırmaları Programı, 2020.
  • Kissinger, H. A. “The Coronavirus Pandemic Will Forever Alter the World Order”. The Wall Street Journal. 25.04.2020, https://www.henryakissinger.com/articles/.
  • Modelski, G. “The Long Cycle of Global Politics and the Nation-State”. Comparative Studies in Society and History, 20 (2), 214-235. Cambridge: Cambridge University Press, 1978.
  • Rosenwald, M. S. “History’s deadliest pandemics, from ancient Rome to modern America”. Washington Post. Son Güncelleme, 7.04.2020, deadliestpandemics/.
  • Şeker, M., Özer, A., Korkut, C. Küresel Salgının Anatomisi: İnsan ve Toplumun Geleceği. Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2020.
  • Ulutaş, U. COVID-19 Sonrası Küresel Sistem: Eski Sorunlar, Yeni Trendler. Ankara: Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2020.
  • Van de Pas, R. The Covid-19 Political Trilemma (Globalization Paradox and the Coronavirus Pandemic, ss. 4-5). Clingendael Institute, 2020.
0 yorum

Diğer Yazılar

Yorum yap