STK'larda Dijitalleşme - İLKE Analiz

STK’larda Dijitalleşme

Halit Bekiroğlu

Editör Notu: Bu yazı, İLKE Vakfı Youtube kanalında yayına başlayan Halit Bekiroğlu ile Sivil Toplum programının dördüncü bölümündeki konuşmaların bir kısmının derlenmesi ile oluşturulmuştur.

Kimilerine göre dijital bir çağa girmiş bulunuyoruz ve böylece hayatımız da dijitalleşiyor. Pandemi de bunu tetikledi ve kişiler dışında kurumlar da dijital enstrümanları yoğun bir şekilde kullanmaya başladılar.

İlk zamanlarda dijitalleşme tartışmaları genellikle yayıncılık açısından gündeme geldi. Kitabı dijitalden okumak büyük bir konfor sağlasa da kimileri bunu sakıncalı bulurlardı. Zaman içerisinde gördük ki artık herkes dijital okumalar yapıyor. Elbette kitapla ilgili olan bu tartışma tüm alanlarda ve sektörlerde de benzer şekilde ilerledi. Özellikle pandemi sürecindeki kapanma döneminde dijital enstrümanlar bir tür kurtarıcı görevi gördü. Fakat ani ve hızlı geçişin bazı sorunları da oldu.

Bir yönüyle kolaylık olan dijital imkanlar bir süre sonra tüm çalışmaları kapsadığında sürekli dijital toplantı yoğunluğu insanları yormaya başladı. Sadece dijital alanda yürüyen işlerde verim düşmeye başladı. Bence bir enstrümanın çok abartıldığında ve vazgeçilmez görüldüğünde bir süre sonra sıkan, boğan ve verimsizliğe sevk eden bir araca dönüşüyor. Bu her dönem böyledir. Yok saydığınızda ve reddettiğinizde ise tekrar onunla yüzleşmek zorunda kaldığınızda da geç kalmış olarak dönüyorsunuz. Dolayısıyla ifrattan ve tefritten kaçınarak bir denge tutturmak gerekir.

Sivil toplum kuruluşlarımız bence dijital mecraları aktif olarak kullanmalılar. Nasıl ki kişisel kullanımlarda bir sağlıklı denge kurmak gerekiyorsa sivil toplum kuruluşları da böyle bir ölçü tutturmalılar. Her şeyi paylaşmamalılar ama yaptıklarını da göstermeliler. Çünkü sivil toplum bir anlamda mesaj verme alanıdır, tebliğ yeridir. Faaliyetleri gizlemek doğru değil, mesajın daha çok kişiye ulaşmasını sağlamak önemlidir. Fakat reklam kültürü ve mantığı olduğundan daha iyi, daha çok göstermek gibi abartı mekanizması üzerine kurulduğu için bazen STK’lar ölçüyü kaçırabiliyorlar. Bir süre sonra kendi alanlarının dışındaki şeyleri de paylaşmaya başlıyorlar. Bir süre sonra her günü ve her olayı paylaşmak durumunda kalıyorlar. Oysa kendi tüzükleri ve amaçları çerçevesinde paylaşım yapmaları daha doğru olacaktır.

Biz sosyal medyayı ve dijital platformları hayatın bir parçası olarak gördüğümüzde ve doğal davrandığımızda paylaştıklarımız da çok garip olmayacak. Özel hayatımızı paylaşmaya başladığımızda, kendimizi olduğumuzdan daha zengin, dindar, güzel göstermeye çalıştığımızda bambaşka bir tablo ortaya çıkıyor. Sosyal medyadakiyle gerçeklik arasındaki çelişkiden dolayı fitne ve ikirciklik ortaya çıkıyor.

Sivil toplum kuruluşlarında da aynı şekilde, bir STK kendisini olduğu gibi yansıtabildiğinde hem abartıdan hem de ketumluktan kaçındığında daha sağlıklı bir görüntü ortaya çıkar. STK’lar kendilerini ifade etmenin dışında dijital platformlarda bambaşka bir rolü daha üstlenebilirler. Kendi alanlarıyla ilgili olarak fikir üreten, yol gösteren, yer yer eleştiri yapan ve ortaya yeni projeler koyabilen ve bir nevi gidişatı yönlendirmeye çalışan, ufuk açan bir rol de üstlenmeliler. Dijital mecralar buna çok müsait. Bu yapılırsa ilgili yöneticilerin, bürokratların ve akademisyenlerin de bu bakış açılarından istifade edeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla salt kurumsal temsile yönelik çalışmalar yapılmamalı, daha üretici ve yol gösterici paylaşımlar da yapılmalı.

Öte yandan STK’lar bilgiye, veriye dayanarak toplumun geleceğine yönelik ufuk açması gereken kuruluşlar olarak; dijitalleşmenin bilgiye ulaşma imkanlarını da değerlendirmeliler. Yapay zeka, Big Data gibi imkanların da daha fonksiyonel olarak kullanılması gerekiyor.

0 yorum

Diğer Yazılar

Yorum yap