Eğitimdeki Değişim: Yeni Matematik Öğretim Programı Üzerine - İLKE Analiz

Eğitimdeki Değişim: Yeni Matematik Öğretim Programı Üzerine

Muhammet Şahal

Millî Eğitim Bakanlığının taslak öğretim programlarını incelemeye sunmasıyla birlikte eğitim-öğretimle ilgili toplumun her kesiminden önemli tartışmalar gündeme gelmektedir. Özellikle matematik eğitimi camiasından matematik öğretim programları üzerine birçok eleştiriler ve öneriler dile getirilmektedir. Bu yazıda “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” kapsamında kamuoyunun görüşüne sunulan taslak matematik öğretim programları öğrenme hedefleri, barındırdığı terminoloji, öğretmenin rolü ve beceriler bakımından ele alınacaktır.  

Öncelikle ortaokul matematik öğretim programındaki değişiklilere genel olarak göz atmak gerekirse; ortaokul matematik öğretim programındaki bazı öğrenme hedeflerinin bir alt sınıfa aktarıldığı göze çarpmaktadır. Örneğin 2018 öğretim programında 6. sınıfta başlayan “çarpanlar ve katlar” ve “cebir” konuları 5. sınıfa; 7. sınıftaki geometri öğrenme alanında yer alan açılarla ilgili bazı öğrenme hedefleri 6. sınıfa; 8. sınıftaki dönüşüm geometrisine ait yansımayla ilgili bazı öğrenme hedefleri de 7. sınıfa kaydırılmıştır. Bununla birlikte ilkokul, ortaokul ve lise öğretim programında istatistik ve olasılık konularıyla ilgili matematik eğitimi literatürüyle uyumlu olacak şekilde yeni öğrenme hedeflerinin ve yaklaşımlarının eklendiği görülmektedir. İstatistik ve olasılığa dair konuların öğretiminde formüle dayalı, anlamsız sayılarla bazı ölçülerin hesaplanması yaklaşımından istatistiksel araştırma sürecini temel alan bir yaklaşıma geçilmesi hedeflenmiştir. Aslında sadeleştirme amacı taşıdığı söylenen girişimlerin aksine, matematik öğretim programının kapsamının genişlediği söylenebilir. Bu durum matematik öğretmenlerinde ilk bakışta müfredatı yetiştirmeye yönelik endişelerini artırmıştır.

Sadeleştirme amacı taşıdığı söylenen girişimlerin aksine, matematik öğretim programının kapsamının genişlediği söylenebilir.

Yenilenebilir enerjiden, iklim krizine, göç sorunundan, çarpık şehirleşmeye kadar giderek karmaşıklaşan dünya sorunları karşısında eğitim sistemimizin nasıl bir rol üstleneceğine iyi karar verilmelidir. Karmaşık problemler karmaşık çözümleri gerektirmektedir. Öğretim programının öğrenme hedefleri bakımından öğrencilerimizi geleceğe hazırlamada iddialı olduğu söylenebilir. Bununla birlikte programdaki öğrenme hedeflerini problem çözme, matematiksel modelleme, eleştirel düşünme, analitik düşünme vb. süreç becerileri ile harmanlama niyeti açıkça göze çarpmaktadır. Ancak bu süreç becerilerinin nasıl kategorize edildiği, programı okuyan paydaşlar (öğretmen, veli, yönetici) açısından açık değil gibi görünüyor. Programın metninde geçen “alan becerileri”, “kavramsal beceriler” ve “eğilimler” arasındaki ayrımların nasıl yapıldığı merak konusu olmakla birlikte ne anlam ifade ettiklerini normal bir okuyucunun anlamlandırması zor görünmektedir. Programın özellikle giriş kısmında çok yoğun bir terminoloji ile karşı kaşıya kalınmaktadır. Özellikle matematik eğitimi literatüründe isimlendirme konusunda herkesin üzerinde tam olarak fikir birliği sağlamadığı terimler ve beceriler geçmektedir. Bütün bu durumların programı okumayı zorlaştırdığı söylenebilir.

Değişimde ve gelişimde tekamülün prensiplerini göz ardı etmek yapılanları kadük bırakır. 2018 öğretim programı değerlendirildiğinde, bazı eksikliklerin olduğu, güncellenmesi gereken öğrenme hedeflerinin varlığı öne sürülebilir. Bu değişimi yine bir önceki programda yer alan kavramları ve hedefleri dikkate alarak yapmak gerektiği ifade edilebilir. Bu anlamda önceki programda geçen öğrenme alanı yeni programda tema; alt öğrenme alanı içerik çerçevesi; kazanım öğrenme çıktısı; ilişkilendirme ise köprü kurma olarak geçmektedir. Programda esas olan öğrenme hedefleri ve kazandırmayı amaçladığımız becerilerdir. Bu anlamda önceki programla olan terminoloji farklılığının programı okuyucu dostu olmaktan uzaklaştırdığı ifade edilebilir.

Eğitim-öğretim sisteminde dönüşüm gerçekleştirmek için sadece öğretim programını güncellemek yeterli değildir. Dönüşüm, öğretim programının uygulayıcıları ve ilk muhatapları olan öğretmenler eliyle gerçekleştirilir. Çünkü o öğretim programını okul içinde veya dışında hayata geçirecek kişi öğretmendir. Bu bağlamda hem hizmetçi hem de hizmet öncesinde öğretmen yetiştirme meselesine ciddiyetle eğilmek gerekir. Atanamayan öğretmen sayısındaki birikme, eğitim fakültelerinin kontenjanları, taban puan uygulaması, öğretmenlik mesleğine girişte mülakat ve özellikle üniversitelerdeki formasyon gibi konular Yükseköğretim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığının işbirliğinde çözümlenmesi gereken konular olarak eğitim camiasının gündemini uzun zamandır meşgul etmektedir. Bu konuların çözümlerine dair nelerin yapılabileceği başka bir yazının konusudur.

Öğretim programında göze çarpan diğer bir konu matematik eğitiminin sosyal-duygusal becerilerle ve değerlerle entegrasyonu konusudur.

Öğretim programında göze çarpan diğer bir konu matematik eğitiminin sosyal-duygusal becerilerle ve değerlerle entegrasyonu konusudur. Günümüzde artık sadece teknik bilgiye değil, aynı zamanda iletişim, liderlik ve problem çözme gibi becerilere de önem verilmektedir. Bu nedenle, matematik derslerinin sadece sayılarla ve sembollerle değil, aynı zamanda sosyal etkileşim ve duygusal zekâ gibi konularla da ilişkilendirilmesi gerekiyor. Bu anlamda programın matematik öğrenme hedefleriyle sosyal-duygusal becerileri ilişkilendirme niyeti taşıdığı söylenebilir. Ancak değerler konusunun matematik öğrenme hedefleriyle tam olarak homojen bir entegrasyon sağladığını söyleyemeyiz. Programa sonradan eklemlenmiş gibi görünen değerlerle matematik arasında organik bir bağın kurulduğu söylenemez. Bununla beraber programa genel olarak bakıldığında odak noktasında olması gereken matematik öğrenme hedeflerinin sosyal-duygusal beceriler ve değerlerin arka planında kaldığı izlenimi oluşmaktadır. Bu durum toplum olarak formal öğrenme ortamları olarak değerlendirilen okullardan beklentimizi tekrar gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Değer dediğimiz edinim aileyi, toplumu, informel öğrenme ortamlarını soyutlayarak sadece okuldan beklenmemelidir. Okulda da değerlerin öğrenilmediği söylenemez; ancak değerlerin özümsenmesi, onların sadece okul ya da belirli bir çevrede değil bireyin hayatının her anında ve zerresinde uygulanmasıyla mümkün olmaktadır.

Özellikle öğrencilerin bu geçiş sürecinde yaşayabileceği zorluklar ve öğrenme kayıpları endişe vericidir.

Öğretim programlarının 2024-2025 eğitim öğretim yılında 1., 5. ve 9. sınıflarda uygulamaya koyulması planlanmaktadır. Diğer sınıflarda eski programın uygulaması devam edecektir. Yeni öğretim programıyla eskisi arasında yer alan farklılıklar da bu noktada yeni soruları gündeme getirmektedir. Özellikle öğrencilerin bu geçiş sürecinde yaşayabileceği zorluklar ve öğrenme kayıpları endişe vericidir. Örneğin, bu yıl 4. sınıf olan bir öğrenci gelecek yıl 5. sınıfa geçiş yapacaktır. 4. sınıfta eski programla öğrenim gören öğrenci, 5. sınıfa geçiş yaptığında yeni programda yer alan ancak eski programda yer almayan konuları öğrenmiş olarak varsayılacaktır. Bu durum ortaokuldan liseye geçişte daha ciddi ve kapsamlı bir hal almaktadır. Bu eksikliklerin nasıl telafi edileceğine dair de planlama yapılması gerekmektedir.

Eğitim-öğretim süreçlerinde değişimin aceleye gelmeden yapılması gerektiği dikkate alındığında, pilot uygulamanın mutlaka gerçekleştirilmesi gerekir. Pilot uygulama yapılmayacaksa uygulamaya koyulduğu andan itibaren gerekli değerlendirmelerin yapılması ve öğretim programının, ihtiyaç duyulan yeniliklerle birlikte güncellenmesi önerilebilir. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığının uygulama sürecinde ilgili paydaşların görüşleri çerçevesinde güncelleme çalışmalarına açık olduğuna yönelik bir tutum benimsemesi gerekir.

Son olarak lise öğretim programından integral konusunun kaldırılması da tartışma konusudur. Mühendislik ve teknik bilimlere geçiş yapacak öğrencilerin bu konuda zorluk yaşayacağı düşünülmektedir. Matematikte zirve konulardan biri olarak görülen integral konusunun eşiğine kadar öğrenciyi getirip, o noktada bırakmak öğrencinin öğrenme yolundaki ilerleyişine ket vurmak olarak değerlendirilebilir. Özellikle teknik alanlara geçiş yapacak olan öğrencileri bu temelden yoksun bırakmanın olumsuz sonuçları olabilir.

Eğitim-öğretim süreçlerinin eleştirilerle ve önerilerle sürekli olarak iyileştirilmesi ve öğrencilerimizin geleceğe daha iyi hazırlanması gerekir. Gelecek nesillere daha iyi bir eğitim sunabilmek adına, eleştirilerin, önerilerin değerlendirilmesi ve eğitim politikalarının bu doğrultuda şekillendirilmesi elzemdir.

0 yorum

Diğer Yazılar