Öğretmenlik Meslek Kanunu: Kapsamı ve Özü Bakımından Kısa Bir Değerlendirme - İLKE Analiz

Öğretmenlik Meslek Kanunu: Kapsamı ve Özü Bakımından Kısa Bir Değerlendirme

İbrahim Hakan Karataş

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi 4 Şubat’ta yasalaştı. Öğretmenlik mesleğine ilişkin bir özel yasa talebinin tarihi Cumhuriyet öncesine kadar gider. Türkiye’de eğitim alanını düzenleyen yasa hazırlama ve yürürlüğe koyma süreci diğer alanlarla karşılaştırıldığında daha sancılı olmuştur. Öğretmenlik mesleğine ilişkin hükümlerin düzenlenmesi de bu sancılı süreçten nasibini almıştır. Nitekim öğretmenlik mesleği 1857 tarihli Maarifi Umumi Nizamnamesi’nde ve yaklaşık yarım asır sonra 1913 tarihli Tedrisatı İbtidaiye Kanunu Muvakkati’nde kısmı düzenlemelerle tanımlanmıştır. 1961 tarihli İlköğretim ve Eğitim Temel Kanunu’nda öğretmenlik mesleğine ilişkin hükümlerin yönetmelikle belirleneceği belirtilmiştir. Nihayet Cumhuriyetin 70. yılında 1973 tarihli 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda, “Öğretmenlik Mesleği” başlıklı bölümde (43-50. Maddeler) öğretmenlik mesleği ilk kez ayrıntılı biçimde tanımlanmış ve mesleğin gereklilikleri detaylandırılmıştır.

Öğretmenlik mesleğine ilişkin son sancılı mevzuat düzenlemesi ise 2005 yılında çıkarılan Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği ile olmuştur. Mesleği aday, öğretmen, uzman ve başöğretmen olarak dört kariyer evresine ayıran yönetmelik 2006’da bir kez uygulanmış, Anayasa Mahkemesi’nin düzenlemeyi kısmen iptali, Danıştay’ın ise iptal kararı ile söz konusu yönetmelik kadük kalmıştır.

Öğretmenlik meslek kanunu, bir asrı aşan düzenlemelerin bütünsel bir yapıya kavuşması amacıyla öğretmenliğin özel bir kanuna kavuşması amacına matuf bir girişim olarak gerek hükümet programlarında gerek plan ve strateji belgelerinde gerekse de eylem planları ve vizyon belgelerinde sürekli gündemde olan bir konuydu. Özel kanun beklentisi 2023 Eğitim Vizyonu belgesi ile arttı. Nitekim öğretmenlerin ve eğitim kamuoyunun yıllardır beklediği kanun, 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM’ye sunuldu ve 4 Şubat 2022 tarihi itibariyle yasalaştı. Kanun, MEB tarafından tarihi bir adım olarak ilan edilirken öğretmenler, sendikalar ve okul yöneticilerin önemli bir kesimi tarafından hayal kırıklığı olarak nitelendirilmektedir. Sonuçta öğretmenlik mesleğinin özel bir kanuna kavuşması tarihi bir süreç olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte bu kanunun beklentileri ne düzeyde karşıladığı tartışma konusudur.  

Öğretmenlik Meslek Kanunun Gerekçesi

Kanunun gerekçesinde eğitim öğretimin önemi, kalkınmadaki rolü, öğretmenlik mesleğinin önemi, değişen sosyal dinamikler ve bu çerçevede öğretmenlik mesleğinin statüsünün artırılması ve öğretmenlerin mesleki doyumunun sağlanması vurgulanmaktadır.  Ayrıca öğretmenlik kariyer basamakları ile ilgili 2005’te yapılan düzenlemelerin kadük kalması sebebiyle yeni bir yasaya ihtiyaç duyulduğu dile getiriliyor.

Kanun teklifinin gerekçesinde de görüldüğü gibi yeni yasa, öğretmenlik mesleğinin sosyal, politik, teknik ve bilimsel gücü, etkisi ve derinliği ile karşılaştırıldığında oldukça zayıf bir vizyon ve yaklaşımla hazırlanmış olduğu izlenimi vermektedir. Diğer taraftan gerek ekonomik darboğazın oluşturduğu zorluklar gerekse de mesleğin etkilediği kitlenin genişliği göz önünde bulundurulduğunda kapsamlı, vizyoner ve katılımcı bir kanunun hazırlanması ve yasalaşmasının politik zeminin olup olmadığı da tartışmalıdır.

Yeni yasa, öğretmenlik mesleğinin sosyal, politik, teknik ve bilimsel gücü, etkisi ve derinliği ile karşılaştırıldığında oldukça zayıf bir vizyon ve yaklaşımla hazırlanmış olduğu izlenimi vermektedir.

Nitekim 2018’te cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte hazırlanan 2023 Eğitim Vizyonu belgesinde, cumhurbaşkanlığı yıllık programlarında ve MEB Stratejik Planlarında yer alan bir hedef olarak öğretmenlik meslek kanunun son üç yıldır sürekli gündemde olduğu, çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından yasa önerilerinin hazırlandığı, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu tarafından da bir yasa teklifinin Cumhurbaşkanına sunulduğu, 2019’da dönemin MEB Bakanının Bütçe konuşmasında kanun teklifini Cumhurbaşkanına sunduğu hatırlanırsa, yasal düzenlemenin bu hazırlık zemininden ne oranda yararlandığı da tartışmalıdır.

Ayrıca meslek kanunu tartışmalarının başladığı günden itibaren gerek yazılar ve raporlarla gerekse de sosyal medyada ve diğer mecralarda kanuna ilişkin görüş ve eleştirilerin yasalaşan kanuna yansımadığı, daha önemlisi ise bu eleştiri ve önerilere ilişkin detaylı tatmin edici bir açıklama ve bilgilendirme yapılmadığı da söylenebilir.

Öğretmenlik Meslek Kanunun Kapsamı

Kanun 12 maddeden oluşuyor. Esasen amaç, kapsam, düzenleme, yürütme ve yürürlük maddeleri çıktığında toplamda 4 maddeden ibaret bir yasadan söz etmek doğru olacaktır. Bu maddelerde, özetle adaylık sonrası sınavın kaldırılması, kariyer basamaklarının tanımlanması, 3600 ek göstergeye ilişkin düzenleme ve sözleşmeli öğretmenlerin sağlık durumu sebebiyle tayin durumları düzenlenmektedir.

Kanundaki düzenlemelere bakıldığında bütün düzenlemelerin diğer kanun ve yönetmeliklerde yer aldığı açıkça görülecektir. Bu durumda hali hazırdaki mevzuatta hakkında hüküm bulunan durumlar için yeni bir kanun yerine, ilgili kanunlarda düzenlemelerin yapılması yasal sadelik bakımından daha kolaylaştırıcı olabilirdi.

Bir diğer husus ise öğretmenlik mesleğinin 1739 sayılı temel kanunda var olduğu gerçeğidir. Nitekim yeni yasa, 1739’daki düzenlemeden daha dar bir düzenleme yaptığı halde, söz konusu kanunun, öğretmenlik mesleği ile ilgili 43 ve 45. maddelerini yürürlükten kaldırarak ilgili kanundaki bütünlüğü de bozmuştur.

Özü itibariyle yeni yasa, kanuna sahip diğer mesleklerle karşılaştırıldığında öğretmenlik mesleğinin sosyal ve yasal statüsünü güçlendirmek yerine zayıf, düşük bir statüde olduğunu pekiştiren bir algının oluşmasına yol açmıştır. Ayrıca kanunun 3600 ek gösterge ve kariyer basamaklarının düzenlenmesi dolayısıyla uzman öğretmenlere bin, baş öğretmenlere 2 bin TL ödeneceği, eğitim tazminatının uzman ve baş öğretmen için %60 ve %120 oranında yükseleceği şeklindeki düzenlemelerle öğretmenlere sadece ücret düzenlemesi yapan bir meslek kanunu hazırlandığı izlenimi vermektedir. Oysaki gerçekte uzman ve başöğretmenlik haklarının öğretmenlerin belli bir kesimi için geçerli olduğu düşünüldüğünde öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun ücret iyileştirmelerinden yararlanamayacağı kamuoyunca anlaşılamamaktadır. Bu yaklaşımın kamuoyunda, doğal olarak öğretmenlik mesleğinin sosyal statüsünü zedeleyen bir algıya yol açtığı söylenebilir.

Kanuna sahip diğer mesleklerle karşılaştırıldığında Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlik mesleğinin sosyal ve yasal statüsünü güçlendirmek yerine zayıf, düşük bir statüde olduğunu pekiştiren bir algının oluşmasına yol açmıştır.

Mesleğin Ekosistemi Bakımından Öğretmenlik Meslek Kanunu

Öğretmenlik Meslek Kanunu, gerekçesinde ve hükümlerinde öğretmenlik mesleğinin statüsünü yükseltmek, öğretmenlerin niteliğin artırmak ve öğretmenlerin iş doyumu yaşamalarına katkıda bulunmayı hedeflemektedir.  Öğretmenler, eğitim sisteminde temel işlevi üstlenen profesyonel grup olmakla birlikte eğitim niteliğine ilişkin sorun ve tartışmalarda sorumluluk hiyerarşisinde kısmı bir fonksiyon icra etmektedirler. Eğitim sistemi, merkezi yönetimden sosyal algıya, politik önceliklerden ekonomik yapıya, taşra yönetimlerinden okul yönetimlerine kadar bütünsel bir yapıdan oluşur. Bu büyük yapı içinde eğitim niteliğini sürekli kısmı fonksiyonu olan öğretmen unsuru üzerinden tartışmaya açmak kalıcı sorunların çözümüne beklenen katkıyı sağlayamamaktadır.

Öğretmenlik Mesleğinin Doğal Kariyer Basamağı Olarak Okul Yöneticiliği

Bu kapsamda mesela okul yöneticiliğini, öğretmenlik mesleğinin bir boyutu olarak gören kanuni düzenlemeye rağmen öğretmenlik meslek kanununda okul yöneticiliğine ilişkin hiçbir hükmün yer almaması manidardır. Bunun büyük bir eksiklik olduğu açıktır. Nitekim okul yöneticiliği, öğretmenlik mesleğinin doğal bir kariyer basamağıdır. Bu kariyer sürecini göz ardı eden bir kariyer düzenlemesinin gerçekle bağının olmadığı açıkça görülecektir. Gerek AK Parti’nin programların, kalkınma planlarında, CB yıllık programlarında ve MEB stratejik hedeflerinde yıllardır uzmanlık mesleği olarak düzenlenmesi hedeflenen okul yöneticiliğinin bu tarihi kanuni düzenlemede yer alamaması eğitim politikalarına, planlarına ve programlarına olan güveni zedelemektedir.  

Okul yöneticiliğinin, meslek olması konusunun göz ardı edilmesi, taşra yönetimlerinin yönetsel niteliklerinin güçlenmesini ve örgüt yapısı içindeki ilişki ve iletişimi olumsuz etkilemekte ve bu da doğrudan öğretmene olumsuz bir örgüt iklimi ve kültürü olarak yansımaktadır. Bu sebeple öğretmenlik meslek kanunun sadece öğretmenleri kapsaması, ancak okul yöneticileri ve eğitim yönetimini dışarda tutması öğretmenlerin iş doyumu ve mesleki yetkinliklerini artırmada beklenen sonuçları vermesine engel olacaktır.  

Emekliler Bakımından Öğretmenlik Meslek Kanunu

Kanunla ilgili bir diğer olumsuz durum ise 3600 ek göstergenin uygulanmasının 2023 yılının ocak ayında başlayacak olmasıdır. 3600 ek gösterge gündeme geldiğinden beri yıllardır beklenti içine giren birçok öğretmen, hayal kırıklığı içinde emekli olmaktadır. Yıllarını mesleğine adamış, onurla çalışmış ve huzurlu bir emekliliği hak eden değerli öğretmenlerin meslekten ayrılış aşamasında yaşadıkları bu hayal kırıklığının telafi olmayacaktır. Bu bakımdan 3600 ek gösterge düzenlemesi hemen uygulamaya geçirilmeli ve hatta 3600 ek göstergenin kamuoyuna açıklandığı andan itibaren emekli olan bütün öğretmenleri kapsayacak şekilde genişletilmesi önemli bir moral ve motivasyon unsuru olacaktır. 

Sonuç olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu beklentileri karşılamaktan uzak bir yasal düzenleme olmakla birlikte öğretmenlik mesleğinin özel bir kanunla tescil edilmiş olması bakımından tarihi bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Diğer taraftan öğretmenlik mesleğine ilişkin açmazların, sorunların kamuoyu gündemine gelmesi, paydaşlarca ve taraflarca tartışılması elbette değerli ve geliştiricidir.

0 yorum

Diğer Yazılar