Ayhan Çitil: Kant'tan Sonra Herkes Kantçı! - İLKE Analiz

Ayhan Çitil: Kant’tan Sonra Herkes Kantçı!

Editör

12 Şubat 1804’te vefat etmiş, felsefe tarihinin kuşkusuz en önemli filozoflarından biri olan Kant’ın vefat yıl dönümünde İLKE Analiz olarak Türkiye’de Kant üzerine çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Ayhan Çitil ile gerçekleştirdiğimiz röportajı okurlarımıza sunuyoruz!

1. Kant’ın 1781 tarihli Saf Aklın Eleştirisi (Kritik der Reinen Vernunft) üzerine verdiğiniz derslerin notlarından oluşan bu yeni kitabınız, mezkûr eseri okumak için bir rehber işlevi görüyor. 240 sene önce yazılmış bir eser var elimizde ve eser yazıldıktan sonra eserin temelleriyle uğraştığı doğa bilimleri ve matematiksel bilimler paradigmatik değişimlere uğradılar. Genel Görelilik, Kuantum Mekaniği, Periyodik Tablo, Evrim Teorisi, Aksiyomatik Küme Kuramı ve Modern Mantık gibi çalışmaların hepsi Kant’tan sonra ortaya çıktı.

İlk sorum şu: “Felsefe” ile “felsefe tarihi” arasındaki ilişki size göre nasıl olmalıdır? Felsefeyle ilgilenmek isteyen birisi ne ölçüde felsefe tarihiyle ilgilenmelidir.

Felsefeyle ilgilenmek isteyen hiç şüphesiz felsefe tarihiyle çok yakından ilgilenmelidir. Bu soruyu mesela kimya için sorsanız böyle söyleyemeyiz. Bir üniversitede kimya alanında lisans eğitimi almak isterseniz en son yazılmış ders kitabıyla işe başlamanız en doğrusu olur. Özel bir ilginiz varsa kimya tarihi okumanız da önerilebilir. Lâkin felsefede durum böyle değil. Ancak bunun nedeni felsefenin geçmişle değil gelecekle ilgili olması. Bana göre felsefenin diğer disiplinlerden en önemli farkı henüz inşa etmediğimiz kavramların peşine düşmesi. Büyük felsefeciler, her zaman karşımızda olanla ilgili öyle şeyleri fark etmemizi sağlıyorlar ki o şeyler daha öncesinde bizim için bir anlamda yoklar. Bir reklam sloganına öykünerek söylersek “felsefeciler daha iyisini yapana kadar insanlık daha önceki felsefecilerin inşa ettiği kavramlarla düşünüyorlar” diyebiliriz. Ancak felsefecilerin bunu başarabilmeleri felsefe tarihi boyunca geliştirilen ve iç içe örülen kavramları tanımalarıyla mümkün olabiliyor. Bir bakıma mevcut kavram ağının sınırlarına gidiyoruz, günümüze kadar sorulmuş sorulardan ve önerilmiş cevaplardan haberdar oluyoruz ve başarabilirsek bugüne kadar sorulmamış bir sorunun, sorulmadığı için de verilmemiş bir cevabın peşine düşüyoruz. Bu sınırlara gelebilmek için felsefe tarihinin içinden geçmek kaçınılmaz oluyor.

Bir üniversitede kimya alanında lisans eğitimi almak isterseniz en son yazılmış ders kitabıyla işe başlamanız en doğrusu olur. Özel bir ilginiz varsa kimya tarihi okumanız da önerilebilir. Lâkin felsefede durum böyle değil. Ancak bunun nedeni felsefenin geçmişle değil gelecekle ilgili olması. Bana göre felsefenin diğer disiplinlerden en önemli farkı henüz inşa etmediğimiz kavramların peşine düşmesi.

2.İlk soruyu bu sefer Kant ve Saf Aklın Eleştirisi üzerinden yineleyeceğim. Bugün Kant ve eseri bize ne söyler, niçin bugün hala Saf Aklın Eleştirisi’ni okumalıyız?

Evet, bugün Kant’ı ve bilhassa başyapıtı Saf Aklın Eleştirisi’ni okumalıyız. Bir önceki soruya verdiğim cevaptan hareketle Kant’ın eserleri için getirdiğimiz bu öneriyi aslında tüm felsefecilerin eserleri için de tekrar edebiliriz. Tabi Kant’ın felsefe tarihi bakımından çok az felsefeciyle kıyaslanacak bir konumu da var. Bir deyişe göre Kant’tan sonra herkes Kantçı! Bu, Kant’ın söylediklerinin mutlak doğru olarak kabul edildiği anlamına gelmiyor. Hatta Kant’ı okuyan hemen hemen tüm felsefeciler bir yanıyla Kant’ı eleştiriyorlar. Lâkin Kant sonrasında Kant’ın tesis ettiği zemini aşabilen ya da onun dışına çıkabilen birisi var mı, bu çok tartışmalı. En azından Kant sonrasında yaşayan tüm felsefecilerin ona bir şeyler borçlu olduklarını teslim edebiliriz. Kant geçmişten gelen tüm yolların nihayete erdiği ve yeni yolların ayrıldığı bir düğüm noktası gibi… Tabi Kant’ın etkisi sadece felsefeyle ve felsefecilerle sınırlı değil. Gerek bugünkü bilim anlayışımızın gelişiminde gerekse içinde yaşadığımız modern devlet düzeninin inşasında Kant’ın fikirlerinin çok büyük etkisi var.

Bir deyişe göre Kant’tan sonra herkes Kantçı! Bu, Kant’ın söylediklerinin mutlak doğru olarak kabul edildiği anlamına gelmiyor. Hatta Kant’ı okuyan hemen hemen tüm felsefeciler bir yanıyla Kant’ı eleştiriyorlar. Lâkin Kant sonrasında Kant’ın tesis ettiği zemini aşabilen ya da onun dışına çıkabilen birisi var mı, bu çok tartışmalı.

3.Bir diğer mesele de felsefede birincil kaynaklarla ikincil kaynaklar arasındaki gerilim. Eseriniz genel bakış açısından ikincil kaynak hüviyetine sahiptir. Saf Aklın Eleştirisi kitabına dair Türkçede muhtelif ikincil kaynaklar var. Heimsoeth, Cassirer ve Wood gibi filozofların Kant hakkında yazdıkları eserlerinde kitabın analitik özetleri var. Sizin Matematik ve Metafizik kitabınızın ilk bölümünde veya Bülent Gözkan’ın Kant’ın Şemsiyesi kitabında olduğu gibi bazı problemler üzerinden metne dair yorumların olduğu eserler var. Bu eseriniz ise Türkçe açısından ilk, çünkü kitabın neredeyse temel bölümlerinin tamamını hem açıklıyor hem de yorumluyorsunuz. Fakat bu ikincil kaynakları yazanların tamamı da filozof. Felsefe filozofun yaptığı etkinlik ise bunlar da felsefe eseridir belli bir anlamda birincil kaynaktır. Genel olarak felsefe için birincil kaynak ile ikincil kaynak ayrımını siz nasıl yapıyorsunuz, buna dair bir tasnifiniz var mı?

Yine ilk soruda söylediklerimden hareketle bir cevap verebilirim. Felsefenin geçmişle değil gelecekle ilgili olduğunu, felsefe tarihinde öne çıkan felsefecilerin kendilerine gelene kadar inşa edilmiş olan kavramların ötesine geçmeyi denediklerini ifade etmiştim. Bu tür sıçramaların anlaşılması, hazmedilmesi, farkı alanlara etkilerinin açığa çıkarılması uzun bir süreç gerektiriyor. Bunu yapmaya çalışanlar da yine felsefeciler. Bir bakıma onlar, büyük felsefecilerin eserlerinde ortaya konulan yenilikleri anlamamıza, temellük etmemize ve bir sonraki sıçramanın alt yapısını oluşturmamıza katkıda bulunuyorlar. Bu itibarla da aralarında bir düzey farkının bulunduğundan söz edebiliriz.

4. Kant okumanın kendine has zorlukları var. Saf Aklın Eleştirisi’ni karanlık bulanlar için yazdığı Prolegomena’nın hemen başında bu eserin çıraklar için olmadığını belirtir. Kant’ı okumaya başlamak isteyen ama ikincil kaynaklar arasında kaybolma ile metne yabancı kalma, metni anlayamama tehlikeleri arasında sıkışma ihtimali olanlar için kısa bir yol haritası sunabilir misiniz? Kant okumaya nereden başlamalıyız? Kendi kitabınızı bu haritada nereye konumlandırırsınız?

Bu zor bir soru. Ben her filozofun kendi yazdıklarını okumanın önemine inanıyorum. Ama bu elbette kolay bir şey değil. Bir felsefe metnini okumak sadece yazılanları okumak ve hafızamıza almakla sınırlı bir etkinlik değil. İnsan kendi tecrübesini okuyamıyorsa filozofun bu tecrübe hakkında neyi niye söylediğini de anlayamıyor. Bu bakımdan felsefede belli bir olgunluğa gelmeden Kant’ı ya da bir başka filozofu hakkıyla anlayabilmek mümkün değil. Bir noktaya kadar felsefe metinlerini kendi tecrübeleriyle de kıyas ederek okuyabilen felsefecilerin yardımını almak yararlı olabilir. Ancak bunu belli bir süre yaptıktan sonra herkes metinleri kendi gözleriyle görmeye çalışmalı. Bahsettiğiniz kitabım bir metin okuma dersinin notları. Bu itibarla o kitaptan en çok yararlananlar söz konusu okuma sürecine doğrudan katılanlar oldu. Umarım yazıya dökülünce solgun bir güle dönüşen bu metin bir nebze olsun Kant’a giriş yapmak isteyenlere yardımcı olur.  

5.Kitabınız yaklaşık altı ay içinde ikinci baskıyı yaptı ki böyle bir felsefe kitabı için bu pek olağan değil. En azından bu veriden hareketle eserinizin matbuat aleminde önemli bir ihtiyacı giderdiğini söyleyebiliriz. Türkiye’de felsefe maalesef biraz çevirinin gölgesi altında kalmış durumda. Telif eser konusunda önemli bir sıkıntı var. Sizin Matematik ve Metafizik kitabınızın ikinci ve üçüncü ciltleri yakın zamanda yayınlama niyetiniz var mı? Bunların haricinde bu eseriniz gibi, örneğin Aristoteles’in Metafizik eseri üzerine verdiğiniz dersleri kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye’de felsefeye ilgi gitgide artıyor. Bence insanlar bilimlerin de, siyasetin de ve hatta sanatın da – bu tabirimi mazur görün – sathiliğinden sıkılmış vaziyetteler. Bu nedenle felsefeye yöneliyorlar. Bu durum zamanla nitelikli telif eserlerin sayısının da artacağının bir habercisi.   Ben aslında çok çok az yazıyorum. Gerçekten bir meselenin esasını görmeden, kendimce dibine inmeden elimi kaleme atmıyorum. Matematik ve Metafizik’in ikinci cildinde de çözülmeyi bekleyen sorunlar var. Çözebilirsem metni tamamlamak o kadar da zor değil. “Aristoteles Metafizik Okumaları” seminerlerinin yayıma hazırlığı da şu sıralarda sürüyor. 2022’de bitme ihtimali var.

Röportaj sorularının hazırlanmasında yardımları için Murat Şamil Şen’e teşekkür ederiz.

0 yorum

Diğer Yazılar