Çevreci Sivil Toplum Kuruluşları - İLKE Analiz

Çevreci Sivil Toplum Kuruluşları

Mustafa Halil Aydın

Çevreci sivil toplum kuruluşları, sivil toplum oluşumları arasında önemli bir kalemi temsil etmektedir. Özellikle küresel ısınma, kuraklık, kaynakların hızlı ve bilgisiz tüketimi gibi olgular, çevreci sivil toplum kuruluşlarının önemini artırmaktadır. Bu bağlamda gerek yurt dışında gerekse yurt içinde çevreyi korumak adına birçok çevreci STK etkinlik göstermektedir.

Türkiye’de çevre hususunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının sayısının dünyaya oranla çok fazla olduğunu söyleyemeyiz. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de faal olarak yer alan 2.576 adet çevreci STK mevcuttur. Genel yüzdeye baktığımızda ise bu rakam %2,12 gibi ufak bir orana tekabül etmektedir.

Türkiye’de ön planda bulunan çevreci STK’lara bakıldığında, 90’lı yıllar Türkiye’de çevreci STK’ların ortaya çıktığı dönem olarak göze çarpmaktadır. Bunlara örnek olarak TEMA(1992) ve ÇEKÜL (1990) verilebilir. Ayrıca TÜRÇEK, 1972 yılında kurulmuş olmasıyla dikkat çekmektedir. Bunun dışında Türkiye’de temsilcilikleri bulunan yabancı menşeli STK’lar da mevcuttur. Ayrıca Türkiye’de temsilcilik açmayıp saha çalışması yapan ve Türkiye’deki lokal oluşumlarla ortak işler yürüten yabancı menşeli STK’lar da vardır.

Türkiye’nin jeolojik konumu ve ev sahipliği yaptığı canlı çeşitliliği önem arz etmektedir. Türkiye’de çalışmalar yürüten çevreci STK’lar, Türkiye coğrafyasının bulunduğu konum açısından nadide bir yeri olduğuna işaret etmektedirler. Türkiye’nin Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz tarafından çevrili olması, içinde barındırdığı endemik bitkiler ve hayvanlar, yurt içindeki ve yurt dışındaki STK’ların burada faaliyet göstermelerindeki en önemli etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Doğanın çeşitli sebeplerden ötürü kirlenmesi/kirletilmesi kaygısından hareketle kurulan bu STK’ların en yaygın faaliyet alanını ağaçlandırma oluşturmaktadır. Diğer yandan bu STK’ların hareket sahaları genel olarak hava, su ve toprak kirliğine karşı mücadeleyi kapsamakta ve bu doğrultuda eğitim faaliyetleri, yayınlar düzenlemektedirler. Bunlarla birlikte kültürel tarihin korunması hususu da çevreci kuruluşların son on yılında öne çıkan meselelerinden birisidir. Kültürel mirasın korunmasıyla alakalı bilhassa öğrencilere yönelik çalışmalar sayısal olarak artmaktadır. Kültürel miras hususunda “endüstriyel miras” kavramı da çevreci kuruluşların gündeminde bulunan başlıklardan birisi olarak karşımızda durmaktadır.

Sanayi kültürünün zamanla bırakmış olduğu kalıntıların meydana getirdiği endüstri mirası, 70’li yıllarda İngiltere’de ortaya çıkan bir kavramdır. Türkiye’de ise sanayileşme sürecinin geç başlamasından ötürü endüstriyel miras meselesi de STK’ların gündemine geç girmiştir. Bu kavramın sınırlarına, nereye tekabül ettiğine ilişkin tartışmaların yanı sıra çevreci kuruluşlar söz konusu mirasa karşı bir duyarlılık oluşturabilmek adına gezi rotaları oluşturmakta ve raporlarında sık sık yer verip haritalandırma çalışmaları yürütmektedir.

Ancak esas olarak Türkiye’deki çevreci STK’ların gündem başlıklarını şunlar oluşturmaktadır:

1. Kömürlü Termik Santraller,

2. Hidroelektrik Santralleri,

3. Nükleer Enerji,

4. Kanal İstanbul.

Söz konusu bu kalemlere baktığımızda karşımıza gerilimli bir tablo çıkmaktadır. Zira irili ufaklı birçok çevreci STK, bahsi geçen projelere karşı aktif bir muhalefet sergilemektedir. Hidroelektrik santralleri Karadeniz civarında; kömürlü termik santraller ise Kahramanmaraş, Zonguldak gibi kömür havzalarında ve İskenderun gibi liman bölgelerinde yoğunluk göstermektedir. Akkuyu’da yapımı planlanan nükleer santral de tartışmalara neden olmaktadır. Çevreci STK’lar bu projelere ilişkin basın açıklamaları, imza kampanyaları düzenlemektedir. Sonuç olarak son on yıla baktığımızda, çevreci STK’ların gündeminin aktif siyasetinde gündemini meşgul ettiğini görmekteyiz. Bu durum istismar edilmeye müsait bir alan oluştursa da diğer yandan üstlendikleri rol bakımından çevreci STK’ların bir denetleme mekanizması gibi çalıştıklarını göstermektedir.

Editör Notu: Bu yazı İLKE Vakfı tarafından hazırlanan “Sivil Toplumun On Yılı : 2010-2020” başlıklı alan izleme raporundan alınmıştır.

0 yorum

Diğer Yazılar