Mülakat | Mesleki ve Teknik Eğitimde Yeni Bir Hikâye Yazılıyor - İLKE Analiz

Mülakat | Mesleki ve Teknik Eğitimde Yeni Bir Hikâye Yazılıyor

Editör

Ülkemizdeki önemli meselelerden birisi nitelikli işgücü ihtiyacına binaen öğrencilerin çeşitli ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda istediği mesleği seçebilmelerine imkan sağlanmasıdır. Mesleki eğitim veren kurumların konumu gerek sektörel işgücünde gerek üretim piyasasının ihtiyaçlarına cevap vermede oldukça kritik. Peki mesleki ve teknik eğitim içerisinde yer alan programlar ve içerikler ne kadar biliniyor?

Geniş bir çatı olan mesleki eğitim içinde hangi programların olduğu, bu programları birbirinden ayıran özelliklerin neler olduğu eğitimciler arasında bile maalesef pek bilinmiyor. Öğretmenlerin, velililerin ve öğrencilerin bu ayrımı yapabilmesi için programların detaylarına vakıf olmak gerekiyor. Eğitim Politikaları Araştırma Merkezi (EPAM) olarak İstanbul Havalimanı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni ziyaret ettik. Okul müdürü Talha Bektaş ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi ile mesleki ve teknik eğitimde karıştırılan kavramları ve bilinmeyen yenilikleri ve özellikleri öğrenmeye çalıştık. Tüm sorularımızı özenle cevaplayarak değerlendirmelerini açıkça paylaştığı için kendisine çok teşekkür ederiz.

Mesleki ve teknik eğitim nedir, içerisinde hangi programlar var, bize genel olarak açıklayabilir misiniz?

Mesleki ve teknik eğitim, Türk Milli Eğitim Sistemi içerisinde örgün eğitimin bir parçası olarak 9-12. sınıfları kapsayan bir eğitim türüdür. Temelde, sanayinin işgücü ihtiyacını karşılama ve temel mesleki beceriler kazandırmak için kurulmuş olan bu okul türünde, teknik becerilerin yanı sıra akademik dersler de veriliyor. Yani ortaokul sonrası öğrencilerin seçeneklerinden birisi olarak düşünülebilir. Ayrıca, herhangi bir şekilde örgün eğitimini tamamlayamamış ya da farklı alanda tekrar eğitim almak isteyen bireyler için yaygın eğitim kapsamında da eğitim veriliyor.

Tüm okulların kapısında Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yazar, bu ibare bir çatı isimdir. Toplamda 4 farklı program uygulanmaktadır: Anadolu Meslek Programı (AMP), Anadolu Teknik Programı (ATP), Mesleki Eğitim Merkezi Programı (MEM/MESEM) ve Mesleki Açık Öğretim Lisesi (MAÖL). Okullarda bu programlardan bir ya da birkaç tane olabilir, hepsi bir arada bir okulda da bulunabilir.  Bu durum, okulun bulunduğu çevreye, okulda eğitim verilen alanlara, kurumsal kapasiteye bağlı olarak değişebilir.

Program türleri hakkında bize kısaca bilgi verebilir misiniz?

Elbette. ATP, AMP ve MESEM programları örgün eğitim seçenekleri arasında karşımıza çıkıyor. ATP, Liselere Giriş Sınavı (LGS) puanı ile öğrenci alan, öğrencileri teknik becerilerin yanı sıra üniversiteye de hazırlamayı hedefleyen programdır. Her okulda bulunmayabilir. AMP, yerel yerleştirme ile öğrenci alan, öğrencileri hem meslek hayatına hem de isterlerse üniversite sınavına hazırlayan programdır. ATP ile AMP arasındaki temel fark 12. sınıfta akademik destek paketine karşılık staj uygulamasıdır. Ayrıca, AMP öğrencileri de belirli kriterleri yerine getirirlerse 11. sınıf sonunda ATP’ye geçiş yapabilirler.

MESEM program ise eskiden “çıraklık” olarak bildiğimiz programın revize edilerek örgün lise eğitimine dönüştürülmüş hali. Öğrenciler, haftanın 4 günü işletmede çırak olarak çalışıyor, 1 gün ise okula gelerek akademik dersleri alıyorlar.

Son olarak Mesleki Açık Öğretim Lisesi (MAÖL) programımız var, bu program bir şekilde örgün eğitimi tamamlayamamış ya da lise mezun olup farklı alanda yeniden eğitim görmek isteyen bireyler için akşam ya da hafta sonu yapılan bir yaygın eğitim programıdır. Kısaca bu şekilde dört programı açıklayabiliriz.

Akademik destek paketi hakkında biraz detay verebilir misiniz? Üniversiteye gitmek isteyen öğrenciler için bu paket yeterli geliyor mu?

Akademik destek paketi, ATP öğrencilerinin 12. sınıfta gördükleri eğitim için kullanılan bir tabirdir. Bu öğrenciler, tüm lise türlerinin zorunlu standart derslerinin yanında üniversite sınavında girmek istedikleri alana göre haftada 31 saat akademik ders görüyorlar. Bu paket içinde öğrenciler isteğe bağlı olarak destekleme ve yetiştirme kurslarına da katılarak haftada 56 saate kadar ders alabiliyorlar. Haliyle öğrenciler için gayet yeterli bir program ortaya çıkıyor. Burada altı çizilmesi gereken husus, stajdır. Hangi program türü okunursa okunsun staj zorunlu bir uygulama. Akademik destek paketi alacak ATP öğrencileri, stajlarını 11. sınıftan, 12. sınıfa geçtikleri yaz tatilinde tamamlıyorlar. Ayrıca, yerel yerleştirme ile okuyan AMP öğrencileri de, 11. sınıfın sonunda kriterleri taşımaları halinde, yaz stajlarını da tamamlayarak, 12. sınıfta ATP öğrencisi olabiliyor ve akademik destek paketinden faydalanıp üniversite sınavına hazırlanabiliyorlar.

Anadolu Teknik Lisesi programının, Anadolu Lisesi’yle bir farkı yok.

Bu arada, yeri gelmişken en çok yanılgıya düşülen hususlardan birine değinmek istiyorum. Anadolu Teknik Lisesi programının, Anadolu Lisesi’yle bir farkı yok. Maalesef toplumda olumsuz bir algı var, vatandaşlarımız Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde alınan derslerin, Anadolu Lisesine göre yetersiz olduğunu düşünüyor. Oysa ki, derslerin saatleri de içerikleri de lise 3. sınıf sonuna kadar birebir aynıdır. Farklı olarak yalnızca meslek lisesi öğrencileri, resim, müzik, beden eğitimi derslerinden sadece birini seçebiliyorlar, ikinci yabancı dil almıyorlar. Bir diğer farklılık Anadolu Lisesi öğrencisi haftada 40 saat ders görürken, bizim öğrencilerimiz 44-46 saat ders görüyor, her gün bir iki saat daha geç çıkıyor. Şimdi her ikisinde de sonuç itibariyle bir akademik çaba var, akademik dersler var. Son sınıfta farklılaşmaya kadar Anadolu Meslek programında da yine aynı akademik ders takvimi var. AMP öğrencisi de isterse ATP’ye geçip üniversiteye rahatlıkla hazırlanabiliyor. Yani sözün özü, Anadolu lisesi program ile Anadolu teknik programında üniversiteye hazırlık anlamında hiç bir fark bulunmuyor.

MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) nedir, işleyişi hakkında bize bilgi verebilir misiniz?

Meslek Eğitim Merkezleri (MESEM) aslında başlı başına bağımsız bir okul.  Eskiden adına “çıraklık” dediğimiz sistemi uygulayan bir program. Bu program, bağımsız olarak açılabiliyor ya da mesleki ve teknik Anadolu liselerinin içinde MEM programı olarak açılabiliyor. Öğrenciler, haftada dört gün işe gidiyorlar, çalışıyorlar. Bir gün okula gidip eğitim alıyorlar. Pratik dersleri uygulamalı olarak çalıştıkları yerden alıyorlar. Okula geldikleri günde ise akademik dersleri alıyorlar. Elbette, haftada 1 gün okula geldikleri için diğer lise programlarına göre daha az akademik ders görüyorlar.

Diğer ortaöğretim programlarına göre daha az akademik ders görmeleri, öğrencilerin akademik hayatında bir engel teşkil etmiyor mu? 

Bu konu üç sene önce revize edildi. Eskiden ailelere biz sizin çocuğunuzu çıraklığa gönderelim, akademik başarısı düşük ya da bizim akademik programa yetişemiyor dediğimizde haklı olarak veliler “Hocam çocuğumuz lise mezununa da mı olmasın?” diyorlardı. Üç sene önce yapılan bir değişiklikle mesleki eğitim merkezi mezunlarına da lise diploması hakkı tanındı ve bu öğrenciler lise mezunu olarak bütün haklara sahip oldular. Artık üniversite sınavına girebiliyorlar. Kamuda da lise mezunu olarak istihdam edilebiliyorlar.

Akademik kariyer yapmak isteyen mesleki eğitim merkezi programı öğrencilerine ne gibi olanaklar sağlanıyor?

Mezun olan öğrencilerden, üniversite sınavında başarılı olmak isteyenler çıkabiliyor veya öğrencinin akademik kariyer anlamında bir pişmanlığı olabiliyor. Bu durumda devlet, isteyen öğrenciler ücretsiz olarak açıköğretim lisesine tekrar kayıt olmalarına imkan tanıyarak akademik dersleri tamamlamalarını sağlıyor.

Mesleki Eğitim Merkezi programına dahil olan öğrenciler, gelir olarak ne elde ediyor?

Öğrenciler mesleki eğitim programına kaydolduğu ilk günden itibaren haftada dört gün işe gidip bir gün okula geliyor. Bu öğrenciler dört gün işe gittiği süre boyunca minimum asgari ücretin üçte biri kadar maaş alıyorlar. Son sene ise asgari ücretin yarısı kadar maaş alıyorlar. Resmi olarak sigortasını devlet ödüyor ki zaten işletmelerin büyük bir çoğunluğu, öğrencilerin aldığı maaşı asgari ücrete fazla fazla tamamlıyor.

Mesleki Eğitim Merkezi programını tercih eden öğrencilerin öğrenci profili nasıl oluyor?

Bazı öğrencilerimiz ortaokuldan çok düşük akademik başarıyla liseye başlıyorlar. Bu çocuklar liseye geldiğinde örgün eğitimlerine devam etmek istemeyebiliyor veya -her ne kadar bizim çok tercih etmediğimiz bir durum olsa da- ailesinin maddi sıkıntılarından dolayı iş hayatına atılmak isteyen öğrenciler olabiliyor. Bizler de bu öğrenciler için mesleki eğitim programını öneriyoruz. Elbette, program süresi boyunca, belirli kriterleri sağlayan öğrenciler, Anadolu meslek programına ya da Anadolu lisesine tekrar geçiş yapabiliyorlar.

Mesleki Açıköğretim Lisesi’nin, Açıköğretim Lisesi’nden farkı nedir?

Tek fark, atölye derslerinin olması. Öğrencimiz akademik derslerini yine AÖL sisteminin içerisinde uzaktan eğitim ve bireysel çalışmayla alarak sınavlara giriyorlar. Atölye dersleri ise yüz yüze ve atölye ortamında yapılmak zorunda. Okulların ve öğrencilerin durum ve ihtiyaçlarına göre hafta içi akşam ya da hafta sonu öğrenciler okula gelerek atölyede fiili derse katılıyor ve dönem sonunda yüz yüze sınav oluyorlar. AÖL programında akademik derslerini tamamlayan, yüz yüze olarak atölye derslerini de tamamlayan öğrencilerimiz mezun olabiliyor.

Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri’nden mezun olan her dört öğrenciden üçü aslında üniversiteye devam etmiyor.

Biraz da genel olarak Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri’nden bahsedelim. Bu okullardan mezun olanların akademik başarısı ne durumda?

ÖSYM verilerine göre, mesleki ve teknik Anadolu liselerinden mezun olan öğrencilerin, 2022 yılında 4 yıllık öğrenim veren fakültelere yerleşme oranı %4.75. Buna meslek yüksek okullarını eklediğimizde %25’e ulaşıyor. Yani her dört öğrenciden üçü aslında üniversiteye devam etmiyor. Dolayısıyla Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri tercihinde oluşan olumsuz algı, yerleştirme sonuçlarına göre hala devam ediyor. Sonuçta ölçme ve değerlendirmenin yordayıcılık özelliği var değil mi? Geleceği yordama özelliği var. Akademik olarak daha başarısız öğrencilerin kayıt olduğu okullarda, üniversiteye yerleşme de yetersiz oluyor. Dolayısıyla akademik başarı anlamında bir başarısızlık söz konusu oluyor. Tabii diğer faktörleri de göz ardı etmemek lazım. Mesela öğretmen açığı daha çok meslek liselerinde oluyor, ya da öğretmen sirkülasyonu. Akademik başarıyı, sanayi odaklı mesleki çalışmalara feda eden okul yöneticilerini de buna dahil edebiliriz. Bu sefer meslek liseleri, bütün başarısızlıkların toplandığı bir yer haline geliyor. Dolayısıyla ortamda olumsuz bir algı var. Teorik olarak değerlendirdiğimizde her şey çok güzel görünüyor, üstelik atölye donatımı olarak da oldukça iyi durumdayız. Uygulamada ise çokça problemimiz var. Ayrıca, konu tercihlere geldiğinde algı problemini aşamıyoruz. Sokaktan geçen 100 kişiye sorsak, tamamı mesleki ve teknik eğitim önemli der, ancak konu kendi çocuklarının okul tercihine geldiğinde çok azı bu tercihi bilinçli ve istekli olarak yapar.

Son yirmi yılda mesleki liselerde değişen öğrenci profilinden bahsedebilir misiniz?

Ben, 1994’te Ankara Abidinpaşa Endüstri Meslek Lisesi’ne sınavla yerleştim. Ardından Gazi Teknik Lisesine geçiş yaptım. O zamanlarda, meslek lisesine sınavla giriliyordu. Düz liseye sınavsız gidiliyordu. Süper liseye de diploma puanıyla gidiliyordu. Gazi Teknik Lisesinden mezun oldum, üniversiteye başladım. Tam o sırada 1998 Şubat süreci  yaşandı ve önce katsayı engeli sonra bölüm engelleri geldi. Bu insanların algısında çok ciddi bir olumsuz etki yarattı. Aslında katsayı engeliyle birlikte belli başlı bölümler için avantaj gelmişti. Örneğin, makine bölümünden mezun olan bir öğrenci makine öğretmenliğini okuyabildi ama sonuçta makine bölümünden mezun olan öğrencinin, edebiyat öğretmenliği okuma fırsatı da olabilmeli veya hukuk okuma fırsatı da olabilmeli. Sistem bu imkanların tamamını öğrencilerin elinden aldı. Veliler de haklı olarak benim çocuğum tamam makine okuyor ama belki ilerde makineci olmak istemeyecek endişesine kapıldı. Bu arada bu sistem örneğin makine okuyan öğrenciyi makine mühendisliğine de göndermiyordu. Makinenin mühendisliğine bile katsayı engeli getiriyordu. Bu kısıtlı imkanlar çerçevesinde veli ve öğrencilerde bir önyargı oluştu. 2010’da katsayı engeli kaldırıldı. Sonra sınavsız geçiş ile meslek yüksekokullarına geçiş imkan sağlandı ve bir teşvik oldu. Ancak, Mesleki ve Teknik Liselere akademik başarısı en düşük öğrenciler gelmeye başlayınca toplumdaki bu olumsuz önyargı beslenmeye devam etti. Eğitim sisteminde girdide akademik başarısı yüksek bir çocuk alamadığınızda çıktıda da 4 yılın sonunda bu çocuğu katsayı engeli olmasa bile üniversiteye yerleştirmekte güçlük çekersiniz. Bu şekilde bir kısır döngü ortaya çıkmış oldu maalesef.

İktisadi kalkınma için sanayi, nitelikli meslek lisesi mezuna muhtaç.

Mesleki liselerinin ekonomik kalkınmaya faydalarını nasıl değerlendirirsiniz? Ayrıca mesleki liselere yapılan yatırımın geri dönüşü var mıdır?

Akademik anlamda, hangi eğitim türünün kalkınmaya ne kadar etki ettiği çok tartışılan ancak net bir şekilde ortaya konulamayan bir mevzu. İktisadi kalkınma için sanayi, nitelikli meslek lisesi mezuna muhtaç. Çünkü kalkınmanın temelinde, her zaman sanayinin yaptığı üretim vardır. Hizmet sektöründen para kazanırsınız ama Estonya gibi 1.200.000 nüfusumuz varsa kazanırsınız. 80.000.000 nüfusumuz varsa bunu bekleyemezsiniz. Sanayi üretmeniz lazım. Katma değerli ürün üretmemiz lazım. Katma değerli ürün üretmek için zekası pırıl pırıl olan gencin sanayide çalışması, üretime katılması lazım. Çok yönlü bakış açısı olan, multidisipliner olan öğrenci burada çok önem arz ediyor. Yani üst bilişsel becerileri, gelişmiş öğrencinin burada bulunması lazım ki üretimde katma değerli bir hareket söz konusu olabilsin.

Döner sermayenin temel amacı ürün satıp okula gelir elde etmek değil, öğrencilerin zaten atölyede öğrenirken ürettikleri ürünleri satıp paraya dönüştürmektir.

Sizce sürdürülebilir meslek liseleri inşa edilebilir mi?

Bu aslında hep istenen ama hiçbir zaman yapılamayan bir şey ve maalesef dünyada bunun bir örneği yok. Yani mali sürdürülebilirliği olan bir okul örneği yok. Sürdürülebilirlikten kastınız eğer kendi ürettiğini satmaksa (ihracat) bu yok. Neden yok? Öncelikle, bence olmamalı onu da belirtmem gerekiyor. Çünkü bir noktaya geldiğinizde olay ticari bir amaca dönüşüyor. Ticarileşen bir üretimde eğitim ikinci planda kalır. Biz bunu pandemi döneminde deneyimledik, bir çok okulda maske ve dezenfektan ürettik. Ama bir noktada olay ticarileşip, kâr hırsına dönüştüğünde, bu sefer eğitim ikinci plana gelir ve öğrenciler yalnızca üretim yapar. Oysaki döner sermayenin temel amacı ürün satıp okula gelir elde etmek değil, öğrencilerin zaten atölyede öğrenirken ürettikleri ürünleri satıp paraya dönüştürmektir. Temelinde ticari bir kaygı söz konusu değildir. Yani ürünü satmak için üretmiyorlar. Öğrenmek için üretiyorlar. Elbette, öğrenmek için üretildiği sürece, ürünlerin Döner Sermaye üzerinden satılması ve öğrencilerin de bu durumdan bir harçlık elde etmesi de duruma pozitif yönlü katkı sağlıyor. Ancak, sürdürülebilirlik anlamında dünyada da kendi kendine yetebilen bir meslek lisesi söz konusu değil.  

Mesleki ve teknik eğitim, sadece Türkiye’de değil dünyada da en pahalı eğitim türüdür.

Mesleki eğitim programlarının stratejik önemi düşünüldüğünde Türkiye’de ve diğer Avrupa ülkelerinde bu programa ayrılması gereken bütçe ne olmalıdır?

Mesleki ve teknik eğitim, sadece Türkiye’de değil dünyada da en pahalı eğitim türüdür. Yani eğer 100 birimlik bir bütçe varsa temel eğitim 20 birimini alır, ortaöğretim 10 birimini alır, 70 birimini mesleki ve teknik eğitim alır. Çünkü kurumların pratik derslerde kullandığı malzemeler ve araçlar çok pahalı. Örneğin, bir ilkokul açacak olsanız, sıra ve masanın dışında bu okula alabileceğiniz en pahalı materyal öğretmenin kullanacağı bilgisayar ve duvardaki akıllı tahtadır. En fazla bir laboratuvar yaparsınız. Bunun maliyeti de belirlidir. Mesleki eğitim veren kurumlarda bu durum farklılaşmaktadır. Bazen bir meslek lisesinin sadece bir atölyesine alınan üretim cihazları, bir ilkokulun tüm maliyetine denk olabilir. Dahası, sanayi sürekli geliştiği için her alınan teknolojik cihaz ya da makine de, daha ekonomik ömrünü tamamlamadan demode hale gelebilir. Ayrıca, sadece makine teçhizat almak da yeterli  değildir, bizim temrinlik malzeme dediğimiz, öğrencilerin derste kullandıkları tüketim malzemeleri de ayrı bir gider kalemidir ve oldukça pahalıya mal olmaktadır.

Bu noktada, Avrupa’da son yıllarda kamu – özel sektör ortaklığında kurgulanan meslek liseleri yaygınlaşmaya başlamamıştır. Bu ortaklık sayesinde, maliyetlerin bir kısmı kamu üzerinden alınarak özel sektör ile paylaşılmaktadır. Türkiye’de de benzer uygulamalar son yıllarda artmaktadır.

***

Editör Notu: Bu mülakat İLKE Analiz adına EPAM direktörü Dr. Öğr. Üyesi Selim Tiryakiol ve EPAM araştırmacıları tarafından gerçekleştirilmiştir.

0 yorum

Diğer Yazılar