Bir Müslüman Neden Vakıf Kurar? - İLKE Analiz

Bir Müslüman Neden Vakıf Kurar?

Hamdi Çilingir

Bilindiği gibi vakıf müessesesi, 19. yüzyıla kadar İslam toplumlarındaki eğitim, sağlık, sosyal ve beledî hizmetler başta olmak üzere çeşitli kamu hizmetlerini sivil bir inisiyatif olarak karşılamış; 19. yüzyıldan sonra kademeli olarak bu tür hizmetlerin çoğunu modern devletin uhdesine bırakmak durumunda kalmıştır. İslam toplumlarında bu kadar geniş ve nüfuzlu bir müessesenin teşekkülü ve gelişiminin arkasında dini, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel birçok bileşik etmenin yattığında şüphe yok. Bugün bütün bu etmen ve dinamikler üzerinde daha fazla düşünmek ve bunları tahlil etmek yükümlülüğümüz var. Kanaatimce bunlar arasında belki en çok düşünmemiz gereken hususlardan biri; mallarını sonsuza kadar biriktirmek yerine sonsuza kadar hayra sarfeden ve mallarını kendi menfaatleri lehine nemalandırmak dururken geri dönüşsüz bir şekilde mülkiyetinden çıkarıp belli hayır amaçlarına habs ve vakfeden vakıf kurucularının arkasındaki temel motivasyonu anlamak olmalıdır. Vakıf kuranlar arkasındaki bu temel motivasyonu anlamadan vakıf müessesesinin geçmişteki veya günümüzdeki karşılığını anlamak mümkün değildir. Modern dönemde vakıfların itibarını zayıflatmak/yok etmek üzere ileri sürülen birtakım iktisadi ve ahlaki eleştirilerin varlığını biliyoruz (Bir değerlendirme için Bk. Çilingir, 2015). Bu eleştirileri tamamlayan başka bir eğilim de güya vakıf kuranların “bozuk” niyetlerini açığa çıkarmaya çalışmaktadır. Buna göre vakıf gibi bir müessesesinin ardındaki temel motivasyonda hayır yapmak değil de şerʿi miras hukukunu dolayımlama, sadece evlatların geçimini temin etme veya devlet müsaderesinden kaçınma gibi art niyetler vardır (Bkz. Singer, 2004, 32).Vakıf kuranların niyetlerini bu şekilde okuma eğilimi hiç şüphesiz vakıfların itibarına yönelik iktisadi ve ahlaki eleştirileri tamamlamaktadır. Çünkü vakıf müessesesinin bir malı ebediyen habs edip piyasada tedavülden çıkararak İslam toplumlarını iktisadi zarara; vakıftan yararlananları tembelliğe ve kaderciliğe sevk ederek de ahlaki zarara uğrattığı eleştirisi aslında vakıf kuranların gayrimeşru niyetlerinin de ifşa edilmesiyle bir ölçüde tamamlanmaktadır(!). Her konuda olduğu gibi vakıf müessesesinin de zaman zaman bazı kimselerce bu tür saiklerle kullanılmış olma ihtimali elbette tamamen dışlanamaz. Ancak İslam dünyasında asırlarca bu kadar nüfuz sahibi olmuş bir müessesenin temelini bu kadar sığ motivasyonlara bağlamak ne kadar anlamlı ve açıklayıcıdır? Nitekim, sadece müsadere argümanına karşı bir gözlem bile bu tür argümanların zayıflığını ortaya koymaya yetiyor. Mesela müsadere korkusu olmayan Osmanlı erken dönemi Edirneli hanımların kurduğu vakıfların % 65’i aile vakfı iken müsadere korkusu olması gereken -ve dolayısıyla aslında mallarını kaçırmak için aile vakfı kurması beklenen- seçkin kesimin kurduğu vakıfların % 80’i ise hayrî vakıftır (Bk. Gerber, 1983).

Benzeri iddialara karşı benzer gözlemleri yapmak her zaman mümkün. O halde tarihsel süreç içinde bu kadar geniş, etkin ve yaygın bir müesseseyi vücuda getiren temel motivasyonu/motivasyonları başka yerlerde aramak gerekir. Bu hususta ilk varacağımız menzil de hiç kuşkusuz dini motivasyon olacaktır. İslam dininin vacip sadakaları emretmesi ve nafile sadakaları teşvik etmesi şüphesiz bir nafile sadaka kabul edilen vakıf müessesesinin vücuda gelişinde en büyük ve en önemli etmendir. Buna klasik literatürde “kurbet maksadı” denir ve vakfiyelerde sıkça geçtiği şekliyle “maddi ve manevi bir karşılık beklemeksizin sadece Allah rızası için (hasbeten li’llâh ve taleben li-mardâti’llâh)” ifade edilerek anlamını bulur. Vakfiye kayıtları Müslüman vâkıfların bu “kurbet” niyetlerini çok güzel edebî suretlerle kayda geçirmiştir. İstanbul Kadı Sicillerinde bulunan çeşitli vakfiyelerde öncelikle sadaka ve infaka teşvik eden naslar zikredilir. “Mallarını gece gündüz, gizli ve açık, Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır” (Bakara Sûresi, 2:274) gibi ayetler yanında özellikle Hz. Peygamber’in “Âdemoğlu öldüğünde üç şey dışında ameli kesilir; kendisinden istifade edilen ilim, kendisine dua eden sâlih evlat ve sadaka-i câriye (vakıf)” (Müslim, Vasiyye, s. 14) hadisi vakfa teşvik eden naslar olarak telakki edilir. Bu teşvike binaen bir Müslüman hayır ve hasenat ehlinin arasına girmek için vakıf kurar (erbâb-ı hasenât ve ashâb-ı hayrât silkine münselike olmağa rağbet etmeğin).

Bütün vakfiyelerde dünyanın geçiciliği (hayât-ı fâniye) ve ahiret hayatının ebedîliği (hayât-ı bâkiye) vurgulanır. “Dünya ahiretin tarlasıdır.” fehvasınca dünya tarlasında hayır tohumlarını ekip iyilik meyvelerini hasat etmek (mezra‘a-i dünyâda tohm-ı hayrâtı zirâ‘at ve bezr-i hasenâtı harâset) ve daimi hayırlarla ahirete hazırlanmak (sadakāt-ı dâimetü’l-istimrârı ve hasenât-ı câlibetü’l-hasenâtı saâdât-ı uhreviyeye mukzî) vakıf kurmanın temel amacı olarak gösterilir. Allah’ın nimet olarak verdiği mal ve servetin yine Allah yolunda hayır için kullanılmadığında sonunun ateş ve hüzün olacağı (dînârın sonu nâr, dirhemin sonu hemm) belirtilir. Dolayısıyla mal infak ederek ahiret seferi için azık toplamak ve fakirlerin ihtiyaçlarını gidererek ahiret saadeti için hazırlık yapmak esas gaye telakki edilir (infâk-ı mâlı ile sefer-i âhiret için i‘dâd-ı zâd ve is‘âf-ı hâcet her fakīr ile isti‘dâd-ı sa‘âdet-i yevmi’l-mî‘âdı her gāyet merâm ve nihâyet mehâm kılıp).

Bunlara dayalı olarak Müslüman bir kimseyi vakıf kurmaya iten temel motivasyonun hayır ve sadaka yoluyla Allah’ın rızasına ulaşmak olduğu söylenebilir. O halde modern dönemde çokça vurgulanan ve sanki vakıf müessesesinin temelinde yatıyormuş gibi bir izlenim verilmeye çalışılan bir takım “bozuk” ve gayrimeşru niyet ve maksatların istisnai veya ikincil olabileceğini bir kez daha vurgulamak gerekir. Vakıf müessesesinin esası hayır ve sadakaya dayanır ve vakıf kuranların temel niyet ve motivasyonu da genelde hayır ve sadaka yoluyla Allah’a yaklaşmak teşkil eder (kurbet). Bir vakıf medeniyetini vücuda getirecek temel motivasyonun altında böyle bir düşüncenin yattığını söylemek mümkündür.

Kaynaklar

  • Çilingir, H. (2015). Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Gözüyle Osmanlı Son Dönemi Vakıf Meseleleri. İnsan & Toplum Dergisi4(9), 33-54.
  • Gerber, H. (1983). TheWaqfinstitution in earlyOttoman Edirne.AsianandAfricanStudies,vol. 17,29-45
  • Singer, A. (2004). Osmanlı’da hayırseverlik: Kudüs’te bir haseki sultan imareti. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
  • Müslim. (1999). Sahîhu Müslim. Riyad: Dârüsselâm.
  • www.kadısicilleri.org
0 yorum

Diğer Yazılar

Yorum yap