Siyasal Toplumsallaşma Sürecinde Geleneksel ve Sosyal Medyaya Dair Notlar - İLKE Analiz

Siyasal Toplumsallaşma Sürecinde Geleneksel ve Sosyal Medyaya Dair Notlar

Ahmet Tarık Türkmenoğlu

Siyasal Toplumsallaşma ve İnsanın Siyasallaşması

Toplumsal bir varlık olan insanın en önemli yönlerinden birisi onun siyasallığıdır.  Nitekim siyasallık sadece insana özgü bir durum olarak kabul edilmekte, bütün varlıklar içinde sadece insan toplumsal olmasının yanı sıra siyasal bir varlık olma özelliği taşımaktadır.[1] Toplumsallaşma sürecinde toplumsal değerleri, normları ve davranışları öğrenerek ve bunları içselleştirerek toplumsal bir varlık haline gelen insan bu süreçte siyasal bir kimliğe de bürünür. İnsanın siyasallaşması olarak değerlendirilen bu durum ise toplumsallaşmanın bir alt başlığı olan siyasal toplumsallaşma sürecinde gerçekleşir.

Bir öğrenme süreci olan toplumsallaşma gibi “siyasal toplumsallaşma da siyasal sistem tarafından kabul edilen ve uygulanan normların, tutumların ve davranışların aşamalı olarak öğrenilmesidir” ve toplumların devamını sağlama noktasında sosyalleşme nasıl bir işleve sahipse siyasal toplumsallaşma da siyasal olarak örgütlenmiş toplumların devamını sağlama noktasında benzer bir işleve sahiptir.[2] Dolayısıyla nasıl ki insanlar toplumun bir üyesi haline toplumsallaşma yoluyla geliyorlarsa siyasal sistemin bir üyesi haline gelmeleri de siyasal toplumsallaşma yoluyla gerçekleşmektedir.[3] Bu bakımdan siyasal toplumsallaşma bireyin siyasi olarak olgunlaştığı bir gelişim sürecidir. Bu süreçte birey, çevresindeki siyasi dünyayı anlamasına, değerlendirmesine ve bunlarla alakalı olmasına yardımcı olacak bir inanç, duygu ve bilgi birikimi edinmektedir. [4]

Siyasal İnsanın İnşasında Medya

Toplumsallaşma sürecinde rol oynayan aracılar bireyin siyasallaşma sürecinde de rol oynamaktadır. Aile, okul, arkadaş grupları, din, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte medya da bu aracılar arasında yer almaktadır. 1970’lere kadar siyasal toplumsallaşma sürecinde güçlü bir etken olarak ele alınmamış olsa da son yapılan çalışmalar medyanın bu sürecin önemli bir aktörü olacağını göstermiştir.[5] Bireylere kendi davranış biçimlerini belirlerken kullanabilecekleri bir dizi imaj, düşünce ve değerlendirme sunan medya özellikle son dönemlerde hızla yaygınlaşmıştır.

Medyanın birçok insan için başat vakit geçirme aracı haline gelmesi ve bundan dolayı zamanlarının çoğunu medyayı takip ederek geçirmesi, her türlü bilgiye medya vasıtasıyla ulaşabiliyor olmaları ve bunun karşılığında da medyanın siyasetten ekonomiye, kültürden sanata kadar birçok bilgiyi çok kısa bir zamanda çok geniş kitlelere ulaştırabilmesi medyanın önemini arttırmıştır. Bu açıdan modern demokratik siyasal sistemler içinde medyanın, siyasal bilgi akışını sağlama, siyasal ilgiyi ortaya çıkarma ve bunları toplamda siyasal katılıma dönüştürme gibi işlevleri yerine getirerek bireylerin belirli bir siyasal yönelim kazanmasını sağladığı söylenebilir. Bu süreçte medyanın ilettiği siyasal bilgiyi alan bireyler bu bilgiler sayesinde siyasal değer, norm ve inançları öğrenerek siyasal toplumsallaşma sürecine doğru adım atar. Dolayısıyla medyanın bu noktada üstlendiği görevin siyasete ilişkin birtakım değer, norm ve davranışları bireylere aktararak bütün bunların uzun ya da kısa vadede öğrenilmesini ve benimsenmesini sağlamak olduğu söylenebilir.[6]

Peki medya gerçekten siyasal toplumsallaşma açısından kayda değer bir aracı olabilir mi? Ya da aile, okul gibi bireyin hayatında son derece güçlü bir etkiye sahip olan aracıların içinde medya siyasal toplumsallaşma sürecinde kendisine yer bulabilir mi?

Kimse artık siyasal inançları, değerleri, normları doğrudan ebeveyninin dizinin dibinde, öğretmenin karşısında ya da mahalle ağabeyinin kolunda öğrenmemektedir.

Her şeyden önce medyanın toplum hayatına gittikçe daha fazla nüfuz etmesiyle birlikte toplumun tüm veçhelerini kuşatacak şekilde bir etki alanına ulaştığını söylemek mümkün. Özellikle bir öğrenme süreci olan toplumsallaşma/siyasal toplumsallaşma sürecinde de medya aile, okul gibi geleneksel toplumsal kurumlarla yarışacak hatta bazen onların yerini alacak şekilde toplum hayatında yerini almıştır. Bu yönüyle medyanın öncelikle tedrisatı bozduğu da söylenebilir. Nitekim artık insanların gözü-kulağı evdeki ebeveyni, okuldaki öğretmeni, mahalledeki ağabeylerinden daha çok medyaya dönüktür. Kimse artık kendi doğal habitatı içinde bir öğrenme süreci geçirmemektedir. Medya tüm bu alanlara müdahale etmiş ve bireyler medya sayesinde sürekli olarak kendisini yeni habitatların içinde bulmaya başlamıştır. Bu şu anlama gelir; kimse artık siyasal inançları, değerleri, normları doğrudan ebeveyninin dizinin dibinde, öğretmenin karşısında ya da mahalle ağabeyinin kolunda öğrenmemektedir. Medya zaman zaman bunlara eşlik ederek zaman zaman da bunları aşarak bireyin siyasal inançlarını, değerlerini ve normlarını şekillendirmektedir.

Geleneksel Medya ve Sosyal Medya Ayrımında Siyasal Toplumsallaşma

Bu zamana kadar bahsedilenler hem geleneksel medyayı hem de sosyal medyayı kapsayacak şekilde ele alındı. Ancak elbette bu iki medya formatı birbirinden ayrışmakta. İlk olarak geleneksel medya dediğimizde akla içinde profesyonellerin yer aldığı, kendi içinde ve çevresiyle daha geniş ilişki ağlarının (medya, siyaset, sermaye) olduğu örgütsel yapılar akla gelmektedir. Bu yapılarda içerikler profesyoneller tarafından üretilmekte ve bu üretim süreci içinde bulunduğu ilişki ağından doğrudan etkilenmektedir. Sosyal medyada ise her şeyden önce içerik üreticileri amatör kişilerden oluşmaktadır. Bunlar örgütsel bir yapıya da sahip değildir ve ilişki ağları (kurumsal anlamda) geleneksel medyada olduğu gibi hem geniş değildir hem de içerik üretimini doğrudan etkilememektedir.

Bunlar iki medya formatı arasındaki teknik ayrımları ifade etmekte. Bununla birlikte geleneksel medya ve sosyal medya kullanımının toplum hayatında ortaya çıkardığı etkiler bakımından da bir ayrışma olduğu söylenebilir. Örneğin geleneksel medya aracı olarak televizyon toplum hayatına ilk girdiğinde insanları sokaklardan evlerin odalarına çekmiş, sokakla olan irtibatlarını kesmiştir. Buna rağmen aileler aynı ekranın başında yine birlikte kalmıştır. Ancak internetin icat olması ve yeni medya araçlarının gelişmesiyle birlikte insanlar birlikte oldukları odalardan da çıkarak her biri sahip olduğu kişisel cihazlarla (telefon, tablet, bilgisayar) evin başka bölümlerine dağılmıştır. Bu minvalde geleneksel medya ile sokaktan başlayan kopuş yeni medyayla birlikte bireylerin evin farklı bölümlerine doğru dağılmasıyla sonuçlanmıştır. Genel olarak bakıldığında bu şu anlama gelir; medya bireylerin içinde yaşadığı aile, sokak, okul gibi geleneksel toplumsallaşma alanlarını giderek daha fazla parçalamış ve daha atomize olmuş bir toplum ortaya çıkarmıştır.

Medya bireylerin içinde yaşadığı aile, sokak, okul gibi geleneksel toplumsallaşma alanlarını giderek daha fazla parçalamış ve daha atomize olmuş bir toplum ortaya çıkarmıştır.

Toplumsallaşma/siyasal toplumsallaşma sürecinde medyanın önemini arttıran şeyin bu atomize oluş süreci olduğu söylenebilir. Zira aynı habitat içinde olan bireylerin birbirleriyle olan etkileşimlerinin zayıflaması anlamına gelen atomize olma durumu medyayı daha güçlü bir araç haline getirmektedir. Bireyler artık bir taraftan kendi habitatlarından koparken bir taraftan da medya aracılığıyla kendi seçtikleri yeni ve farklı habitatların içine girebilmekte bu habitatların siyasal inançlarına, kültürüne, değerlerine maruz kalarak bir siyasallaşma süreci yaşayabilmektedir.

Geleneksel Medyanın Yeni Mecrası Olarak Sosyal Medya

Yukarıda da belirtildiği gibi sosyal medya ve geleneksel medya arasında bir takım ayrım noktaları bulunmaktadır. Ancak bu iki medya formatının birbirinden tamamen kopuk olduğu anlamına gelmemelidir. Zira geleneksel medya ve sosyal medya tartışmaları içinde genellikle sosyal medyanın geleneksel medyanın tahtını salladığı hatta o tahtı ele geçirdiği yönünde yürütülmektedir. Oysa yukardaki ayrımları da dikkate alarak durum değerlendirmesi yapıldığında geleneksel medya ile sosyal medyanın çalışma mantığının tamamen ayrı olduğu, bu minvalde ikisinin birbirinin yerine geçme gibi bir durumun söz konusu olmayacağını görmek gerekir. Burada geleneksel medya ve sosyal medya için ayrım yapılması gereken nokta içeriğin nerde yer aldığı değil içeriğin üretilme biçimidir.

Geleneksel medya mantığı içerisinde üretilmiş olan herhangi bir içerik sosyal medya mecrasında yer alsa da yine geleneksel medya içeriği olarak kalacaktır. Yine aynı şekilde sosyal medya için üretilen bir içerik geleneksel medyada yer alsa da o da sosyal medya içeriği olarak kalacaktır. Bu anlamda geleneksel medya kendi çalışma mantığı içinde içerik üretirken sosyal medyayı da bu içeriği insanlara ulaştırma noktasında bir mecra olarak kullanabilmektedir. Bu durum kimi zaman geleneksel medya kuruluşlarının resmi sosyal medya hesapları açarak doğrudan gerçekleşirken kimi zaman da geleneksel medya iletilerinin sosyal ağ kullanıcıları tarafından dolaşıma sokulmasıyla dolaylı olarak gerçekleşmektedir.

Tartışmayı daha da ileriye götürürsek özellikle siyasal haber ve bilgi üretimi anlamında geleneksel medyanın sosyal medyaya göre daha avantajlı olduğu söylenebilir. Zira her ne kadar sosyal medya geniş bir insan ağına sahip olsa da geleneksel medya haber kaynaklarına ulaşacak ve haber üretimi yapacak profesyonel çalışanlara sahiptir. Dolayısıyla geleneksel medyanın haber üretimi ve dağıtımı noktasındaki avantajının onu bu noktada bir adım öne çıkardığı söylenebilir. Geleneksel medyanın haber kaynağı olabilmesi noktasındaki bu avantajı nedeniyle sosyal medya da çoğu zaman geleneksel medyaya bağımlı kalabilmektedir. Bu yönüyle bakıldığında sosyal medyayı geleneksel medyanın bir uzantısı gibi düşünmek çok iddialı olsa da en azından geleneksel medyanın mesajlarını dolaşıma sokabileceği yeni bir mecra olarak düşünmek mümkündür.

Hem geleneksel medyanın hem de yeni medya veya sosyal medyanın siyasal toplumsallaşma sürecindeki ortak rolünün insanları geleneksel toplumsallaşma alanlarından uzaklaştırması olduğu söylenebilir.

Bu değerlendirmeler ışığında düşünülecek olursa hem geleneksel medyanın hem de yeni medya veya sosyal medyanın siyasal toplumsallaşma sürecindeki ortak rolünün insanları geleneksel toplumsallaşma alanlarından uzaklaştırması olduğu söylenebilir. Bu uzaklaşma nedeniyle ortaya çıkan boşluğu medya kendisi doldurmakta bireylere siyasal olana dair inancı, kültürü, değeri ve normu kendisi sunmaktadır. Siyasal toplumsallaşma açısından geleneksel medya ve sosyal medya arasında bir ayrım noktasına işaret edilecek olursa da bu ayrımın içerik üzerinden olması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle sosyal medyada gördüğümüz her içerik aslında sosyal medyanın değildir. Geleneksel medya içeriklerinin sosyal medya mecralarında dolaşımı söz konusu ise -üretim mantığı açısından- bu içerik sosyal medya içeriği değil geleneksel medya içeriği olarak kabul edilmelidir. Bu durumda ise siyasal toplumsallaşma sürecinde hangi medyanın daha etkili olduğunu ayırt etmek daha ince bir hesaplamayı gerektirecektir. Zira yukarıda da ifade edildiği gibi hangi medya mecrasında olduğumuz değil hangi medyanın ürettiği içeriğe maruz kaldığımız önem arz etmektedir.

***

Görsel: Adobe Stock – rob z


[1] Akın, Mahmut H. (2013). Siyasallığın Toplumsal İnşası, Konya: Çizgi Kitabevi.

[2] Sigel, Roberta, (1973), “Assumpitons about the Learning of Political Values”, (Ed. Edward S. Greenberg), New York: Lieber-Atherton Press, s. 19-24.

[3] Türkkahraman, Mimar (2000). Türkiye’de Siyasal Sosyalleşme ve Siyasal Sembolizm, İstanbul: Birey Yayınları; Yücekök, Ahmet (1987). Siyasetin Toplumsal Tabanı (Siyaset Sosyolojisi), Ankara: A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları.

[4] Dawson, Richard E., Prewıth Kenneth (1969). Political Socialization, Boston: Little, Brown and Company.

[5] Tokgöz, Oya (1978). “Siyasal Toplumsallaşmada Kitle Haberleşme Araçlarının Rolü ve Önemi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XXXIII,79-92.

[6] Mcquail, Denis, Windahl, Sven (2005). Kitle İletişim Modelleri (Çev.Konca Yumlu), Ankara: İmge Yayınları, Türkmenoğlu, A. Tarık (2021). Siyasal Toplumsallaşma ve Medya, Ankara: Nobel Bilimsel Eserler.

0 yorum

Diğer Yazılar