Fetih sonrasında Osmanlı’nın Anadolu topraklarından Balkanlar’ın İslamlaşması için gönderilen, Balkanlar’ın düşüşü ile yeniden Anadolu’ya hicret etmek zorunda kalanların hayat hikâyeleri çokçadır. Bu hikâyelerden biri de Sabahattin Zaim’e aittir.
Zaim 81 yıl hayat sürmüştür, Türkiye’nin akademisinde etkilidir ve sosyal ve kültürel hayatında katkısı vardır; ekonomik ve siyasi hayatında doğrudan veya dolaylı ağırlığının bulunmaktadır. Bu nedenle Zaim’i anlamak, birçok meseleyi anlamak anlamına gelebilir.
Bu noktada, Zaim’in öncelikle hayatı bilinmelidir, düşünce dünyasına ve düşüncelerinin ilim ve pratik sahadaki etkilerine bakılmalıdır.
Ana Hatları ile Zaim’i Hayatı
Zaim, kendi hayat yolculuğunu hatıratında toplamıştır.[1] Buna göre, 1926 yılında şimdiki K. Makedonya’nın Üsküp’e bağlı İştip kasabasında doğmuştur ve 10 Aralık 2007’de İstanbul’da vefat etmiştir.
Küçük yaşında aile büyükleri ile Türkiye’ye hicret etmek zorunda kalan Zaim, ilkokulu ve ortaokulu Fatih’te, liseyi Nurettin Topçu gibi isimlerin de kendisine hocalık yaptığı Vefa Lisesi Klasik Şube’de (1943) birincilikle bitirmiştir. Üniversiteyi de Mülkiye’de İdari Şube bölümünde (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) tamamlamış (1947), ayrıca Ankara Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi denklik sınavlarını vermiştir (1950).
Mezuniyeti sonrasında Eyüp, Kâhta, Ayancık ve Abana’da kaymakamlık ve kaymakamlık vekilliği görevlerini ifa edip (1947-1953) istifa ettikten sonra İstanbul Üniversitesi’nde asistanlığa başlamıştır. Hemen ardından da “İstanbul Mensucat Sanayiinde Ücretler” başlıklı teziyle doktorasını tamamlamıştır (1955).
Zaim, yurt dışında belli dönemlerde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. Doçentlik tezi için ABD’de Cornell Üniversitesi’nde (1955-1957), profesörlük çalışmaları için Batı Almanya Münih Üniversitesi’nde (1963-1964) ve daha sonraları Suudi Arabistan’da Cidde Melik Abdülaziz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde (1980-1982) misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur.
Zaim, mensubu olduğu İstanbul Üniversitesi dışında da dersler vermiştir. Sendika koleji niteliğindeki Türk-İş Koleji’nde (Ankara) dersler vermenin yanında (1965-1976) Sakarya, Kadıköy, Işık Mühendislik Akademileri ve Galatasaray Yüksek İktisat ve Ticaret Akademisi’nde (1967-1980), Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde (1976-1986) ve Sakarya Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi’nde (1980) dersler vermiştir.
Zaim, çeşitli idari görevler de ifade etmiştir. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliği (1977-1979), Uluslararası İslam Üniversitesi (İslamabad) Mütevelli Heyeti üyeliği (1985-2007) ve Uluslararası Balkan Üniversitesi’nde Mütevelli Heyet üyeliği (2006-2007) görevlerini yürütmüştür. Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne kurucu dekan olmuştur (1993-1996), Yükseköğretim Kurulu üyeliği yapmıştır (1997-1998), Uluslararası Saray Bosna Üniversitesi’nin kurucu rektörlüğünü üstlenmiştir (2003-2004).
Zaim’in “Sistem”e Değil “İnsan”a Vurgu Yapan Düşünce Dünyası
Zaim’in düşünce dünyası, “güzel insan” profiline odaklıdır. Bu çerçevede Zaim’in temel iddiası şudur:
Zaim, bu noktada öncelikle “güzel insan olma”yı gerekli görmektedir. Çünkü güzel insan (halefler) yetiştirmek, güzel insan olmakla başlamaktadır. Aksi durumda, Zaim’in şaşmaz hassas zemini olan ahlak dışı bir durum söz konusu olacaktır. Zaim de bizzat güzel insandır, “kuru bir ilim adamı değil, … ahlakî yanı olan bir ilim adamı[dır]”.[2] Bu noktada beş çocuğunun varlığına işaret ettiği şu örnek nakledilebilir:
“Eee Sabahaddin, sen değil miydin herkese ‘kesirü’l-evlât’ (çok çocuk) sahibi olmayı tavsiye eden? Sen değil miydin bütün kitaplarında ‘nüfus siyaseti’ bahsinde doğum kontrolü aleyhinde konuşan, ‘Peygamberim’in rûz-i mahşer’de ümmetimin çokluğunu ile iftihar edeceği’ni söyleyen? İşte meydan! Artık kelamı amele çevirmenin zamanıdır.”[3]
Zaim, güzel insan olmanın hemen sonrasında güzel insan yetiştirme yükümlülüğüne işaret etmektedir,[4] ancak güzel insan yetiştirmek, bilinen manada maddi anlamda eğitimli insan yetiştirmek değildir, eğitimli olacak olanların manevi bakımdan da yetişmesini sağlamaktır.[5] Bunun için üç basamaklı bir eğitim sistemi gerekmektedir: Birincisi, sosyal bilimlerde kullanılan tüm Batı kaynaklı terminolojileri tespit etmek, bunları müfredattan ayıklamak ve yerine İslam’a uygun yeni kavramlar koymak gerekmektedir. Aksi halde zihinler kirlenmeye devam edecektir. İkincisi, bu yeni kavramlara dayalı yeni müfredat ve bu müfredata uygun kitaplar hazırlamak lazımdır. Üçüncüsü, bu kitapları okutabilecek ayarda öğretmenler yetiştirmek elzemdir.[6]
Güzel insanların yetişmesi sağlandığı takdirde, sistemlerin iyi veya kötü olması mesele olmayacaktır, çünkü sistemler bellidir zaten, onu uygulayacak, kıvamında güzel insanlar gereklidir. Bu anlamda temel eksiklik sistemle ilgili değildir, güzel insan eksikliğidir. Dolayısıyla şuurlu (manevi) bir eğitim ile güzel insan kadroları yetişmediği müddetçe, sistemsel sorunlar çözülemez.[7] Zaim, meseleyi şu şekilde özetlemektedir:
“Bu güzel insanlar yetiştikçe ve toplumda yerlerini aldıkça devletin, toplumun yönetiminde yani teşkilatlanmış olan milletin yönetiminde yerini aldıkça İslâmî muhteva ve kimlik kazanılmış olacaktır… Şu anda İslam dünyası iman, ilim, ihlas ve amel unsurlarını ne nispetle geliştirebilirse, o nispette hem fert hem cemiyet planında güzel insanlar, güzel ameller, güzel müesseseler, güzel devletler, güzel işbirlikleri kuracaktır.”[8]
Dolayısıyla Zaim için güzel insan demek, güzel toplum demek, güzel toplum demek güzel kurumlar demek, güzel kurumlar demek, güzel devletler demek ve nihayetinde güzel devletler demek, İslam birliği demektir.
Öte yandan bunun hızlanması yani güzel insanların sayısının artması adına, Zaim’e göre, güzel insanları tanıtmak da elzemdir. Çünkü yeni nesillerin doğru yolda ilerlemeleri bu örnek güzel insanları tanımalarına bağlıdır; fikirler yetmez, fikirlerin somutlaştığı güzel insanların tanınıp takip edilmesi gereklidir.[9]
Zaim’in Etkileri
Zaim, çok yönlü bir güzel insan profili olarak bir yandan ilim sahasında bir yandan da pratik sahada var olabilmiştir ve bu durumun uzantısı olarak da ilim ve pratik sahada etkileri görünmüştür.
Zaim’in ilim sahasındaki etkileri iki alandadır. Zaim, tartışmasız bir şekilde “çalışma ekonomisi” alanında öncü ve otoritedir. Çalışma ekonomisi alanı, “adını verdim” demek suretiyle[10] bizzat Zaim’in Türkiye’ye armağan ettiği bir alan gibidir; bu nedenle çalışma ekonomisi alanında Zaim “çığır açıcı”dır.[11] Bu etkinin uzantısı olarak Zaim’in kaleme aldığı Çalışma Ekonomisi kitabı, yıllardır alanda okutulan bir başucu kitabı niteliğinde olmaya devam etmektedir.
Zaim’in ilmi sahadaki ikinci etki alanı, İslam iktisadı bağlamındadır. Eğer İslam iktisadının Türkiye’de konuşulması mümkün olmuşsa, bunda Zaim’in payı büyüktür, çünkü döneminde Zaim, İslam iktisadı konularına dikkat çekmekle beraber, İslam dünyasındaki ilmi gelişmeleri ortaya koymuştur.[12] Bu konuda telif eserler yazmanın yanında tercüme işlerinde de bulunmuş,[13] bizzat Dünya İslam İktisat Kongrelerinin bir nevi müdavimi olmuştur.[14]
Zaim’in pratik sahada etkisi, ilimdeki etkisinden az değildir. Bir kere, Zaim iyi olan herşeyi desteklemek ve teşvik etmekle kalmamıştır, kötü veya olumsuz olanı bizzat eliyle ve diliyle düzeltme çabasını ortaya koymuştur; işin içine girmiştir, bozulanı ıslah etmeye çalışmıştır.[15] Bundan dolayıdır ki halk ile içiçedir. Örneğin resmi davetler sonrasında Sultanahmet ve Süleymaniye cami kürsülerinde zekât konularında halka sohbet etmiştir.[16]
Yine pratik sahanın en önemli alanlarından olan siyasete de Zaim’in etkisi vardır. Erbakan’a da Özal’a da diğer talep edenlere de doğru bildiği düşünceleri açıkça söylemek suretiyle siyasilere şekil vermeye çalışmıştır. Tüm gayretine rağmen Zaim, esas meselenin halkın durumu olduğunu düşünmektedir, çünkü halk ne ise, siyaset onun yansımasıdır. 22 Temmuz 2007 seçimlerine atfen “ ‘Ne olacak?’ diye sormayın. ‘Biz neyiz?’ diye sorun. Biz ne isek, o olacaktır.”[17] demek suretiyle çözümün temelde siyasette (sistemde) değil de halkın (insanın) ahlâk, zihin ve fiil dünyasının düzeltilmesinde olduğunun altını çizmektedir.
Ayrıca Zaim “gönüllü teşekküller” dediği sivil toplum kuruluşlarında çok aktiftir; işin içinde laf olsun diye değil, bizzat vardır[18] ve hesapsız bir şekilde herkesin derdine koşan profildir.[19] Bu nedenle Zaim, farklılıkları ayrılık sebebi olarak görmeyen, tefrikaya düşmeden hareket etmeye çalışan[20] bir “cemiyet adamı” olarak İslamî camianın hemen her türlü faaliyetlerinin içinde, bazen kurucu bazen mütevelli üyesi bazen üye bazen de konuşmacı/davetli olarak bulunmuştur.[21]
Öte yandan, eliyle düzeltme imkânı/gücü olmadığı zamanlarda Zaim, diliyle sabır telkin etmek suretiyle kitleleri etkileyerek dengede tutmaktadır. 28 Şubat sürecinin etkisine binaen o dönemlerde asistanı olan İbrahim Uslu’nın nakliyle “Çocuklar, üzülmeyin. Bu da geçer. Biz neler gördük!”[22] demek suretiyle o dönem daralan kitleleri, dengede ve huzurda tutmayı sözleri ile de başarmıştır.
[1] Zaim, Sabahattin (2008), Bir Ömrün Hikâyesi, İstanbul, İşaret Yayınları.
[2] Çakır, Coşkun (2008), “Bir Bilim Adamı Olarak Sabahaddin Zaim,” Sabahaddin Zaim’i Anlama Sempozyumu – Tebliğler Kitabı, İstanbul, İKDER Yayınları, s. 68.
[3] Zaim, Sabahattin (2008), Bir Ömrün Hikâyesi, İstanbul, İşaret Yayınları, s. 700.
[4] Yıldız, Gültekin (2012), “Prof. Dr. Sabahattin Zaim Hocamızın Ardından,” Prof. Dr. Sabahattin Zaim’e Armağan, Ed. Salih Şimşek vd., Sakarya, Sakarya Üniversitesi Yayınları, s. 87.
[5] Zaim, Sabahattin (2008), Bir Ömrün Hikâyesi, İstanbul, İşaret Yayınları, s. 87.
[6] Zaim, Sabahattin (2008), Bir Ömrün Hikâyesi, İstanbul, İşaret Yayınları, s. 572.
[7] Taşçı, Faruk (2019), Sabahattin Zaim ile İktisat, Toplum ve Siyaset (Söyleşiler – Der.), İstanbul, İktisat Yayınları, s. 57.
[8] Taşçı, Faruk (2019), Sabahattin Zaim ile İktisat, Toplum ve Siyaset (Söyleşiler – Der.), İstanbul, İktisat Yayınları, s. 170, 172.
[9] Zaim, Sabahattin (2005), Türkiye’nin Yirminci Yüzyılı: Toplum / İktisat / Siyaset, C. 1-3, 2. bs., İstanbul, İşaret Yayınları, s. 2.
[10] Zaim, Sabahattin (2005), Türkiye’nin Yirminci Yüzyılı: Toplum / İktisat / Siyaset, C. 1-3, 2. bs., İstanbul, İşaret Yayınları, s. 180.
[11] Çakır, Coşkun (2008), “Bir Bilim Adamı Olarak Sabahaddin Zaim,” Sabahaddin Zaim’i Anlama Sempozyumu – Tebliğler Kitabı, İstanbul, İKDER Yayınları, s. 66.
[12] Kurtulmuş, Numan (2015), “Açılış ve Hoşgeldiniz Konuşmaları,” Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu-5-6-7, İstanbul, İKDER Yayınları, s. 32.
[13] Çakır, Coşkun (2008), “Bir Bilim Adamı Olarak Sabahaddin Zaim,” Sabahaddin Zaim’i Anlama Sempozyumu – Tebliğler Kitabı, İstanbul, İKDER Yayınları, s. 66.
[14] Çakır, Coşkun (2007), “Prof. Dr. Sabahaddin Zaim (1926-2007): Hayatı, Kişiliği, Eserleri,” Divan Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 12 (23), s. 193.
[15] Küçük, Raşit (2008), “Dînî ve Kültürel Değerler Bakımından Sabahaddin Zaim,” Sabahaddin Zaim’i Anlama Sempozyumu – Tebliğler Kitabı, İstanbul, İKDER Yayınları, s. 46.
[16] Zaim, Sabahattin (2008), Bir Ömrün Hikâyesi, İstanbul, İşaret Yayınları. s. 440.
[17]Zaim, Sabahattin (2020), Tarih ve Kimlik Bilinciyle Kariyer ve Hizmet, Haz. İsrafil Kışla, İstanbul, EBSAD Yayınları. ss. 16-17.
[18] Kurtulmuş, Numan (2015), “Açılış ve Hoşgeldiniz Konuşmaları,” Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu-5-6-7, İstanbul, İKDER Yayınları, ss. 33.
[19] Murat, S. (2008), “Âlim, Arif ve Güzel İnsan Sabahaddin Zaim,” Sabahaddin Zaim’i Anlama Sempozyumu I – Bildiriler Kitabı, İstanbul: İKDER Yayınları. s. 24.
[20] Zaim, Sabahattin (2008), Bir Ömrün Hikâyesi, İstanbul, İşaret Yayınları. s. 347.
[21] Çakır, Coşkun (2007), “Prof. Dr. Sabahaddin Zaim (1926-2007): Hayatı, Kişiliği, Eserleri,” Divan Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 12 (23), s. 191.
[22] Yarış, İbrahim (2020), Sabahattin Zaim, İstanbul, MÜSİAD Yayınları. s. 125.