Gazze Savaşına Karşı Protestolar Oyunun Kurallarını Değiştirebilir - İLKE Analiz

Gazze Savaşına Karşı Protestolar Oyunun Kurallarını Değiştirebilir

Joe Gill

Anglo-Amerikan siyasi sınıfı, İsrail’in kitlesel zulmüne açık çekle destek verirken milyonlarca sıradan insandan hiç bu kadar kopuk olmamıştı.

Nidaa Sisalem Aleman haftalardır uyuyamıyor. Gazzeli bir İngiliz olarak savaş başladığından beri 80 yaşındaki annesi ve kız kardeşinin Gazze’den çıkmasına yardım etmek için umutsuzca mücadele ediyor. Kocasının ailesi de orada mahsur kalmış durumdayken ailesinden bazıları ise öldürülmüş. Nidaa’yla Brighton’da, Gazze için yüzden fazla kişinin şarkılar ve şiirler eşliğinde beyaz bir çarşaf içinde yere uzandığı, kefenli bir “ölüm” (die-in) protestosunda görüştüm.

İsrail’in uyguladığı internet ve elektrik kesintisiyle iyice karanlığa boğulan Gazze’de, bir önceki gün yaşanan dehşet ve vahşet, bir sonraki gün işlenecek olan daha büyük savaş suçlarının habercisiymiş gibi bir hal alıyor. “Dehşet verici bir şey bu.” diyor Nidaa. “Ailemle konuşamıyorum. Her sabah onları aramak için çok erken kalkmak zorunda kalıyorum… Ne internetleri ne de sabit hatları var, [İsrailliler] hatları kesmiş”.

Böbrek hastası olan annesi Gazze’nin batısındaki Sabra’da yaşıyor. 15 Kasım’daki İsrail hava saldırısı Sabra Cami’sini hedef aldı ve bombaladı, en az 50 kişi öldü. Bölgedeki saldırılar yoğunlaşınca Nidaa annesini güneye gitmeye zorlamış. Annesi ise bölgede herhangi bir taksi olmadığından yürümek zorunda kalmış. Nidaa, “Altı saat, belki daha da fazla yürümüş. Yolda iki kez düşüp bayılmış çünkü insanları korkutmak için bacaklarının arasından ateş ediyorlarmış. Düştüğünde ise İsrail askerleri anneme gülmüş ve kız kardeşim yardım etmeye çalıştığında ona kızmışlar ve kimsenin kimseye yardım etmesini istememişler.” diyerek annesinin zorlu yolculuğunu anlatıyor. “Eğer biri yanında herhangi bir yiyecek taşıyorsa -ekmek, cips, çikolata, evde kalan herhangi bir şey- onu atmalarını istiyorlar. Kız kardeşim güneye giderken yerde ekmek, bisküvi gibi pek çok yiyecek bulduğunu söyledi. Fakat yürüyüş sırasında hiçbir şey yemelerine izin verilmiyor.” diye ekliyor.

Nidaa’nın annesi şu anda, Birinci Dünya Savaşı’nda Britanya İmparatorluğu için savaşan Hintli askerlerin gömüldüğü İngiliz Milletler Topluluğu mezarlığına ev sahipliği yapan Deir al-Balah’ta kalıyor. Nidaa’nın kocasının ailesinden pek çok kişi ise İsrail’in bölgeyi terk etmelerini istemesinin ardından kaçmaya çalışırken öldürülmüş. Yaşlı bir akrabası, engelli torunu ve geliniyle birlikte beyaz bayrak sallayarak evinden çıkmış fakat Nidaa, İsrail askerlerinin onları vurduğunu söylüyor ve ekliyor: “Geçen Cuma gününden beri, belki 10 gündür, kimse onlara yardım etmedi. Ne Kızıl Haç, ne Birleşmiş Milletler, ne de ambulans. Üç ceset hala yolda öylece yatıyor, diğerleri ise yaralı.”

2001’den bu yana Orta Doğu’daki savaşları takip edenler, Bağdat’ın ABD tarafından adeta bir havai fişek gösterisi gibi bombalandığı, kameraların arkasında binlerce kişinin ABD füzeleriyle öldürüldüğü İkinci Körfez Savaşı’ndan bu yana sivillere yönelik sayısız korkunç saldırıya tanıklık etmişlerdir. Ardından Suriye ve Yemen’deki savaşlar patlak verdi. Şimdi ise sıra Gazze’de.

Küresel Protestolar

Bir kez daha Batılı hükümetlerimiz İsrail’in “imha savaşını” onayladı ve destekledi. 20 yıl önce Irak’ın işgalinde olduğu gibi, milyonlar kendi adlarına başlatılan bu savaşı protesto etmek için sokaklara döküldü.

Gazze aynı zamanda bir “anlatı” savaşıdır, hükümetlerin halklarına karşı savaşıdır. Batılı medya şirketleri; İsrail’in meşruiyeti lehine bir çizgi tutturmaya çalışırken, Batı ülkelerinde yaşayan milyonlarca insanın gözlerinin giderek daha da açıldığına şahit olmaktadır.

Gazze aynı zamanda bir “anlatı” savaşıdır, hükümetlerin halklarına karşı savaşıdır. Batılı medya şirketleri; İsrail’in meşruiyeti lehine bir çizgi tutturmaya çalışırken, Batı ülkelerinde yaşayan milyonlarca insanın gözlerinin giderek daha da açıldığına şahit olmaktadır.

Geçtiğimiz hafta 50 kişilik bir grup sabahın en yoğun olduğu saatlerde San Francisco-Oakland Körfez Köprüsü’ne gelerek arabalarını durdurdu, araba anahtarlarını körfeze fırlattı ve trafiği saatler boyunca kilitledi. New York Times’ın haberine göre “On beş eylemci Gazze’deki ölü bedenleri temsilen kefen giyerek araçların önüne yattı.” Aynı zamanda, 7 Kasım’da Washington Eyaleti’nde yüzlerce Filistin yanlısı eylemci Tacoma limanında toplanarak ABD’den İsrail’e silah taşıdığını düşündükleri bir askeri ikmal gemisini bloke etti. Tacoma mitinginin organizatörlerinden Arab Resource and Organizing Center’ın sosyal yardım koordinatörü Wassim Hage, “Derhal ateşkes istiyoruz. İnsanların öldürülmesinin artık durdurulmasını istiyoruz. ABD dış politikası ve ABD’nin İsrail’e sağladığı finansman konusunda gerçek bir inceleme ve eylem istiyoruz.” dedi. Başka gruplar ise Kaliforniya, Belçika, Avustralya ve İngiltere Kent’teki BAE silah fabrikasında bir araya gelerek İsrail’e giden gemilere silah yüklenmesini engellemek için limanları bloke etti. Silah sevkiyatını engellemeye yönelik bu tür doğrudan eylem protestoları giderek yayılmakta.

Siyasi elitlerimiz İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki 2.2 milyon Filistinliye karşı yürüttüğü topyekûn savaşa açık çek verirken, büyük demiryolu terminallerinde doğrudan eylemler ve oturma eylemleri de dâhil olmak üzere, New York’tan Londra’ya küresel protestolar Avrupa ve Amerika şehirlerini kasıp kavuruyor. Dünyanın dört bir yanında savaşı protesto eden milyonlarca insan için bu olaylar, sözde demokratik politikacılar tarafından desteklenen militarist bir gücün, kuşatma altında ve esasen savunmasız bir halka karşı topyekûn bir savaş yürütmesinin en açık örneğidir.

Medya Anlatısı

Soykırım karşıtı bu kitlesel muhalefet karşısında Batılı gazeteciler ve kanaat önderleri, savaşı İsrail’in Hamas’a karşı yürüttüğü bir savaş olarak göstermeye çalışıyorlar. Jonathan Freedland, Cumartesi günü Guardian’daki haftalık köşe yazısında resmen İsrail propagandasının sözcüsü Mark Regev’e dönüştü ve İsrail hükümetinin soykırım açıklamalarına rağmen bunun sadece “yok edilmesi gereken” cihatçı bir tarikata karşı açılmış bir savaş olduğunu savundu. Aynı şekilde, televizyon sunucusu Piers Morgan da her tartışma öncesinde konuklarından Hamas’ı kınamalarını talep ediyor ancak İsrail yanlısı konuklardan hiçbir zaman İsrail’i terörizminden dolayı kınamalarını istemiyor. En son Jeremy Corbyn‘i konuk etti. Corbyn, Morgan’ın olayı yansıtma şeklini kabul etmedi fakat şiddetli biçimde susturuldu.

Irak’ın aksine, Batılı halklar savaşın dehşetine doğrudan telefonları aracılığıyla, gazetecilerin ve aktivistlerin kurumsal medyanın aracılığı olmadan video, görüntü ve hikaye paylaşabildiği sosyal medya hesapları üzerinden erişebiliyor. Hepimiz dehşete tanık oluyoruz.

İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden birinde çalışan bir gazeteci, bu hafta bana Gazze hakkında yazan tüm köşe yazarlarının İsrail yanlısı veya Yahudi olmasına rağmen hiçbirinin Filistinli ya da Arap olmamasının ne kadar tutarsız olduğunu söyledi. Fakat medya İsrail’in görüşünü ne kadar yansıtırsa yansıtsın İngiltere’deki insanların, sivillerin ve çocukların toplu katliamının temelden yanlış olduğunu bildiklerini de ekledi.

Bu arada, olan biteni at gözlüğü takmadan izleyen herkes, İsrail’in her okul, hastane ve mülteci kampının Hamas’ın merkez üssü olduğu bahanesini kullanarak tüm Gazze’de bir kıyım gerçekleştirdiğini görebilir. BBC bile İsrail’in işgal ettiği ve dünyanın gözü önünde yerle bir ettiği Şifa Hastanesi’nde prematüre bebeklerin ve yüzlerce ağır yaralının çaresiz bırakılıp sonra da kovulduğu yönündeki neredeyse gülünecek iddialarını yerle bir etti. Irak’ın aksine, Batılı halklar savaşın dehşetine doğrudan telefonları aracılığıyla, gazetecilerin ve aktivistlerin kurumsal medyanın aracılığı olmadan video, görüntü ve hikaye paylaşabildiği sosyal medya hesapları üzerinden erişebiliyor. Hepimiz dehşete tanık oluyoruz.

Bugünkü protestolar ise genç, çeşitli ve merkezi olmayan bir yapıya sahip olup Müslüman, Yahudi ve küresel çoğunluğun önemli bir katılımını barındırmakta; bu sebeple, bu protestolar gerçekten tabandan gelen bir kitle hareketini yansıtıyor.

Anglo-Amerikan siyasi sınıfı, kuşatma ve işgal altında acı çeken masum sivillerin, çoğunlukla da kadın ve çocukların, yaşadığı acı karşısında milyonlarca sıradan insanın içgüdüsel tepkilerden hiç bu kadar kopuk olmamıştı. 2003 yılında Birleşik Krallık’ta düzenlenen savaş karşıtı protestolar esas olarak Stop the War koalisyonu tarafından organize edilirken işçi hareketinin önemli bir katılımı söz konusuydu. Bugünkü protestolar ise genç, çeşitli ve merkezi olmayan bir yapıya sahip olup Müslüman, Yahudi ve küresel çoğunluğun önemli bir katılımını barındırmakta; bu sebeple, bu protestolar gerçekten tabandan gelen bir kitle hareketini yansıtıyor. Filistin Dayanışma Hareketi’nin adı sanı duyulmamış ve çoğu zaman grileşen aktivistleri, Birleşik Krallık’ın dört bir yanındaki şehirlerde ve kampüslerde anlık bir yükselişle güçlerini birleştirdi. İngiltere’nin kısa süre önce görevden alınan İçişleri Bakanı Suella Braverman ise Times gazetesi aracılığıyla, aşırı sağcı toplulukları bu halk hareketlerinin bir parçası olan barışçıl protestoculara saldırmaya teşvik etti. Tory basını da, Oswald Mosley’den bu yana tüm büyük ırkçı hareketlerde olduğu gibi, Braverman’ın kampanyasını destekledi.

Her ne kadar bunu söylemek için henüz erken olsa da, İsrail’in Gazze’deki savaşına karşı hareketin, Irak, Libya ve Afganistan felaketlerine rağmen büyük ölçüde değişmeyen Batılı siyasi elitin siyonist, ırkçı ve savaş yanlısı tutumunu istikrarsızlaştırma potansiyeli taşıdığı yönünde bir yorum da mevcut.

Korku ve Tiksinti

Bugün, Batı’nın sömürge sonrası işçi sınıfı ve gençliğinin yürüttüğü kitlesel bir harekete karşı duyulan tiksinti ve şüpheden, bu protestoların Batılı müesses nizam için ne kadar tehdit edici olduğunu görebiliyoruz.

Aralarında İşçi Partisi’nin gölge şansölyesinin de bulunduğu İngiliz siyasetçiler, sanki barışçıl gösteriler bir şekilde tehdit ediciymiş ya da şiddet potansiyeli taşıyormuş gibi, milletvekillerinin ofislerine yapılan grevlerin göz korkutma amaçlı olduğunu iddia ediyorlar. Hiçbir milletvekili saldırıya uğramadı fakat politikacılar binlerce seçmeninin e-postalar, mektuplar ve protestolarla dile getirdikleri taleplerini görmezden gelmeye devam edemezler. Seçmenler temsilcilerinden İsrail’in soykırım ve etnik temizliğine açıkça karşı çıkmalarını ve ateşkes talep etmelerini bekliyor ve bu mantıksız da bir talep değil.

Savaş karşıtı protestolar savaşı durduramayabilir ancak savaş yanlısı propagandaya ve savaşa verilen elit siyasi desteğe meydan okuyabilir, denizaşırı militarizmi kışkırtan ve destekleyen liderleri lekeleyebilir ve onlara zarar verebilir.

Nidaa, diğer pek çok Britanyalı Filistinli gibi, evinin yakınındaki protestolara ve nöbetlere katıldı. Aslında çok politik bir insan değil ama bu durum onun için farklı: “İnsanların yaptıklarını takdir ediyorum, her Cumartesi gidip yürüyorlar… Ama hükümet hiçbir şey duymuyor. Sadece ateşkes istiyoruz. Yeter artık. Daha kaç çocuk öldürmeleri gerekiyor? Hepimizi, iki milyon insanı öldürmek mi istiyorlar?” diye soruyor.

Savaş karşıtı protestolar savaşı durduramayabilir ancak savaş yanlısı propagandaya ve savaşa verilen elit siyasi desteğe meydan okuyabilir, denizaşırı militarizmi kışkırtan ve destekleyen liderleri lekeleyebilir ve onlara zarar verebilir. Keir Starmer’ın akıl hocası ve idolü Tony Blair, İngiltere’nin Irak’ın işgalindeki rolüne ilişkin 2003’teki protestoları görmezden geldi. Ne var ki 2006’da Lübnan’a yönelik saldırıda İsrail’in yanında yer aldığında ölümcül bir yara aldı ve kısa süre sonra istifa etmek zorunda kaldı. Time’ın 2006’da yazdığı gibi, “İsrail’in Lübnan’daki strateji ve taktiklerini eleştirmeyi ve derhal ateşkes çağrısında bulunmayı reddettiği” için parti arkadaşları ona cephe almıştı. Kulağa çok tanıdık geliyor. Yarım yüzyıldan fazla bir süre önce ABD’nin Vietnam’daki savaşı, savaşa ve emperyalizme karşı küresel bir hareketi yoğunlaştırmış ve Batı dünyasında radikalizmin yükselişini teşvik etmişti. 1967’de onaylanma oranı düşerken ve savaşa yönelik muhalefet nedeniyle Kongre’deki hâkimiyeti sarsılırken, Başkan Lyndon B. Johnson eşine “Savaştan çıkamam, elimdekilerle bu işi bitiremem. Peki ne yapacağım?” demişti, bir yıl sonra da istifa etti.

Joe Biden, Rishi Sunak ve Keir Starmer, dikkatli olun.

***

Editör Notu: 22 Kasım 2023 tarihinde Middle East Eye’da yayımlanan “Israel-Palestine war: Protests against the Gaza war could be a game changer” başlıklı yazı İLKE Analiz okurları için Yüsra Muslu tarafından tercüme edildi. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve İLKE Analiz’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Görsel: Binlerce kişi 4 Kasım 2023 tarihinde Kaliforniya’nın San Francisco kentinde düzenlenen Filistin dayanışma yürüyüşüne katıldı (AFP).

0 yorum

Diğer Yazılar

Yorum yap