ChatGPT’nin Yükseköğretimdeki Yeri: Tehdit Mi Yoksa Geliştirici Bir Araç Mı - İLKE Analiz

ChatGPT’nin Yükseköğretimdeki Yeri: Tehdit Mi Yoksa Geliştirici Bir Araç Mı

Editör

OpenAI tarafından geliştirilen bir yapay zeka modeli olan ChatGPT’nin eğitim alanındaki kullanımı giderek artıyor ve ChatGPT birçok insan tarafından eğitimde önemli bir araç olarak görülüyor. Ancak ChatGPT’nin yaygınlaşması ile birlikte bazı soru işaretleri de ortaya çıktı. ChatGPT’nin eğitim için bir tehdit mi yoksa geliştirici bir araç mı olarak algılanması gerektiği, yükseköğretim ve istihdam üzerindeki etkileri, araştırma süreçlerine olan olası etkileri, özgün üretimde etik konuları, pedagojik yaklaşımları ve gelecekte yapay zeka alanında beklenebilecek sıçramaların eğitim üzerindeki etkileri gibi konular, eğitimcilerin ve öğrencilerin dikkatle değerlendirmesi gereken konular.

Özellikle araştırma süreçlerinde ChatGPT’nin kullanımı, araştırmacıların daha hızlı ve verimli bir şekilde bilgi toplamalarına yardımcı olabilmekte ve bu da öğrencilerin daha iyi öğrenmelerini sağlayabilmektedir. Ancak bu durum, özgün üretim noktasında akıllarda soru işaretleri de yaratıyor. Özellikle öğrencilerin ödevlerinde ve akademik çalışmalarında ChatGPT kullanımının etik açıdan nasıl bir değişim yaratacağı konusunda belirsizlikler mevcut.

Eğitimde önemli bir rol oynamaya başlayan bu teknolojilerin eğitime etkileri konusunda hala belirsizlikler ve soru işaretleri var. Bu nedenle, ChatGPT’nin eğitim alanındaki kullanımının etik açıdan tartışılması ve pedagojik açıdan ele alınması gerekmektedir. ChatGPT’nin eğitime ve özellikle de yükseköğretime olası etkilerini anlayabilmek adına, bu konuda gittikçe artan çalışmalara öncü olan makaleleri bulunan South California Üniversitesi’nden Ali İskender, Gebze Teknik Üniversitesi’nden Dr. Yavuz Selim Balcıoğlu ve Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Yusuf Kalınkara ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

ChatGPT kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber akıllarda bazı soru işaretleri de belirmeye başladı. Sizce ChatGPT eğitim için bir tehdit olarak mı algılanmalı yoksa eğitimi geliştirici bir araç olarak mı düşünülmeli? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ali İskender: Zamanında ABD’de bazı matematik öğretmeleri matematik öğretimine balta vuracağını düşündüğü için hesap makinesinin yaygınlaşmasını protesto etmişler. ChatGPT ve diğer dil modelleri (generative artifical intelligence) orijinal fikirler üreten yapay zeka araçları değil. Daha orijinal ürünler üretecek olan yapay zeka aracı Artifical Genarative Intelligence’ın (AGI) 2030’da gerçekleşmesi öngörülüyor. Bu araçları yasaklamak çözüm değil. Yakın zamanda Batı dünyasında ChatGPT’yi yasaklayan ilk ülke “veri gizliliği” (data privacy) ihlali gerekçesiyle İtalya oldu. VPN’nin var olduğu bir ortamda bunun çok geçerli bir tavır olduğu söylenemez. Henüz tam olarak bilinmediği için farklı kurumlar farklı tutumlar sergiliyor. Avusturalya’da bazı kurumların, öğrencilerin ChatGPT’yi kullanabileceğini söyledikleri ve hatta bunu desteklediklerini biliyoruz. Tek şart, öğrencinin bunu ödevinde açıkça belirtmesi. ChatGPT ve diğer AI araçları iş dünyasında kullanılmaya başlandı bile.

Eğitimde yapay zeka araçlarını yasaklamak yerine bu araçların daha etkin ve verimli kullanımını destekleyen müfredatlar oluşturmalı.

Resumebuilder’in ABD’li 1000 iş dünyası lideri ile yaptığı anket, iş dünyasının %90’ının bu tür teknolojik araçları kullanabilenleri istihdam etmeyi tercih ettiklerini ve edeceklerini belirtiyor. Bu araçları kullanmada ehlileşenler fark yaratacak. Eğitimde de bu araçları yasaklamak yerine bu araçların daha etkin ve verimli kullanımını destekleyen müfredatlar oluşturmalı. Bu yükseköğretimde yapısal bir değişime gidilmesine sebep olabilir. Müfredat değişikliğiyle beraber sınıf ortamında gerçekleşen pasif eğitimden (öğretmenin anlattığı öğrencinin dinlediği) öğrencinin daha katılımcı olduğu aktif eğitime geçilmesi söz konusu olabilir. Bu da fikir tartışmasının olduğu, yapay zeka destekli ve sunum (presentation) merkezli bir eğitime geçilmesiyle birlikte sınıftaki öğrenci sayısının 15-20 kişi ile kısıtlanmasına ve akademisyen başına düşen öğrenci sayısının azalmasına ve daha fazla yükseköğretim elemanı ihtiyacının duyulmasına yol açabilir. ChatGPT, Microsoft Bing veya Google Bard eğitimi doğrudan geliştirmese de dolaylı olarak etkileyecek. Bu tür araçların varlığı verilecek ödevlerin niteliğini değiştirecek. Örneğin, “Pazarlama prensipleri nedir? Açıklayın.” gibi verilecek ödevler yerine daha entelektüel ve eleştirel düşünmeyi gerektiren ödevlerin verilmesine yönlendirecek. Çünkü bu tip sorular ChatGPT ile oldukça kolay yanıtlanabiliyor. Bu sebeple eğitim, öğrencilerin yapay zeka araçlarından yararlanabileceği fakat kendi zekasını ve özgünlüğünü de kullanmasını zorunlu kılacak bir hale evrilecek. 

ChatGPT yükseköğretim ve sonrasında istihdamı ne oranda etkileyecek?

Ali İskender: Öğrenciler ChatGPT gibi yapay zeka araçlarını beyin fırtınası yapmak ve ödevlerini daha yaratıcı, eleştirel yaklaşımlarla yapabilmek adına kullanabilmeli. Yapay zekanın yanıtlarını olduğu gibi alıp kopyalamak etik problemleri beraberinde getirebilir. ChatGPT kullanımı bazı akademik etik konularını ön plana çıkarmakta, bu yüzden öğrenciler ödevlerinde ChatGPT’den ne derece yararlandığını belirtmeli ve referans vermeli. Öğretmenler de yapay zeka kullanımını yasaklamak yerine gözlemlenebilir ve kontrol edilebilir kriterler uygulamalı. Şimdiden Expedia (online seyahat acenteleri) gibi online hizmet veren şirketler işlerindeki etkinliği artırmak için, müşterilerine seyahat planı hazırlamada ChatGPT ve diğer yapay zeka araçlarını kullanmakta imtina etmiyor. Bu gibi şirketler önümüzdeki yıllarda ChatGPT gibi araçları etkin kullanan mezunları istihdam etmek isteyecektir. ChatGPT gibi yapay zeka ve teknolojik araçlar yeni iş sahaları ve meslekler de üretmeye başlayacak; örneğin, prompt engineering. Ben de “prompt engineering” (yapay zeka komut mühendisliği) sertifika eğitimi verecek bir proje üzerinde çalışıyor ve proje partnerleri arıyorum. Nasıl sosyal medya yeni iş sahaları yaratıyorsa (sosyal medya pazarlama ve yöneticiliği gibi) bu yapay zeka teknolojisi de yeni iş sahaları ve meslekler yaratacaktır. Korkacak bir şey yok. Üniversite eğitimi sınıf ortamı bundan çok daha fazlasını sağlamakta: sosyalleşme, öğrenilen becerileri tecrübe etme, akran öğrenmesi (peer-to-peer learning) sağlamak, bir problem çözümünde sınıf arkadaşlarıyla işbirliği yapabilmek gibi. Ancak bu değişimlere adapte olmak gerekir. Bu da bu teknoloji hakkında bilgilenerek olur. Yükseköğretim kurumları da rektörlük düzeyinde derhal hareket geçmeli. ChatGPT ve diğer yapay zeka araçlarının kullanımı konusunda bu konudaki sayılı uzmanlardan destek alınmalı ve bir protokol belirlemeli.

ChatGPT üniversitelerde araştırma süreçlerinde etkili bir araç olarak ön plana çıkıyor. Önümüzdeki dönemde araştırma ve yazın alanını da derinden etkileyeceğe benziyor. Siz ChatpGPT’nin araştırma süreçlerine ne tür etkileri olacağını ön görüyorsunuz?

Dr. Yavuz Selim Balcıoğlu: ChatGPT’nin araştırma süreçlerine etkisi öncelikle fikir üretimi, dil çevirisi, taslak hazırlama ve düzenleme gibi çeşitli avantajlar sunarak üniversitelerdeki araştırma süreçlerinde katkı sağlama potansiyeline sahip. Ek olarak, ChatGPT akademik bilgiyi daha erişilebilir hale getirebilir ve araştırma belgelerinin taslağının hazırlanması ve düzenlenmesi konusunda yardım sağlayabilir. Bu potansiyeli kendi içerisinde taşıyor. Ayrıca ChatGPT dil çevirisi, taslak hazırlama, düzenleme yardımı ve mentorluk alanlarındaki yetenekleriyle özellikle yeterince temsil edilmeyen topluluklardaki araştırmacıları, küresel akademik söyleme daha etkin bir şekilde katkıda bulunmaları ve bunlarla etkileşim kurmaları için güçlendirebilir. Ancak, araştırma süreçlerine entegrasyonu ile ilgili bazı zorluklar bulunuyor. Bunların içinde sırasıyla, sağlanan bilgilerin güvenilirliği ve doğruluğu, fikri mülkiyet ve atıf sorunları, eleştirel düşünme becerilerinde azalma ve veri gizliliği gibi etik hususlar yer alıyor. Akademik kurumlar, bu zorlukları proaktif bir şekilde ele alarak ve kullanım kuralları önceden çizilmiş bir yapay zeka kullanımı kültürünü teşvik ederek ChatGPT ve benzeri yapay zeka araçlarının potansiyel tehlikelerini en aza indirirken araştırma topluluğuna olumlu katkılarda bulunmasını sağlayabilir. Bunu yaparken, AI’nın araştırma süreçleri üzerindeki dönüştürücü etkisini en üst düzeye çıkarabilir ve daha kapsayıcı, çeşitli ve yenilikçi bir akademik ortamın şekillenmesine yardımcı olabilirler. Özetle, ChatGPT araştırma süreçleri için önemli potansiyel faydalar sunmaktadır ancak akademi ve öğrenci toplulukları üzerindeki olumlu etkisini en üst düzeye çıkarmak için ilgili zorlukları doğru yönetmek gerekiyor.

ChatGPT, akademik bilgiyi daha erişilebilir hale getirebilir ve araştırma belgelerinin taslağının hazırlanması ve düzenlenmesi konusunda yardım sağlayabilir.

Özellikle özgün üretim noktasında akıllarda soru işaretleri var. Bu noktada hem öğrencilere verilen ödevleri hem de araştırmacıların üretecekleri makale, tez, kitap çalışmalarında etik açıdan nasıl bir değişim bekliyorsunuz?

Dr. Yavuz Selim Balcıoğlu: ChatGPT gibi yapay zeka araçlarının akademiye entegrasyonu; özellikle özgünlük, fikri mülkiyet ve eleştirel düşünme ile ilgili etik kaygıları artıracaktır. Kurumların intihali yeniden tanımlaması, yapay zeka kullanımı için yeni yönergeler geliştirmesi ve yapay zeka tarafından üretilen çalışmaları ilişkilendirmek için kuralların oluşturması gerekiyor. Ayrıca eleştirel düşünme becerilerini korumak için bağımsız düşünce ve analizin önemini vurgulanmalıdır. Yapay zeka entegrasyonunun ortaya çıkardığı etik zorluklar konusunda farkındalığı artırmak ve yapay zeka araçlarının doğru kullanımını teşvik etmek için eğitim programları ve atölye çalışmaları geliştirilmeli. Bu programlar, öğrencilerin ve araştırmacıların yapay zekayı işlerinde nasıl ve ne zaman kullanacakları konusunda bilinçli kararlar almalarını sağlarken aynı zamanda araştırmacıların yargısının önemini vurgulayacaktır. Akademi, bu etik zorlukları doğru bir biçimde ele almalı ve kapsamlı yönergeler geliştirmeli. Bu sayede yapay zeka entegrasyonuna yönelik etik bir yaklaşım desteklenerek potansiyel faydaları en üst düzeye çıkarırken riskleri de en aza indirilebilir. Ek olarak, yapay zeka uzmanları ve çeşitli alanlardan araştırmacılar arasında disiplinler arası işbirliğini teşvik etmek yapay zeka tarafından oluşturulan içerikteki olası önyargıları, etik kaygıları ve diğer sorunları belirlemeye ve ele almaya yardımcı olabilir. Bu ekipler birlikte çalışarak yapay zekanın araştırma ve eğitim üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için stratejiler ve olası en iyi uygulamaları geliştirebilir. Nihayetinde akademik kurumlar, yapay zeka entegrasyonunun etik zorluklarını proaktif bir şekilde ele alarak ve etik bir yapay zeka kullanım kültürü geliştirerek, ChatGPT gibi araçların en yüksek akademik dürüstlük standartlarını korurken ve daha kapsayıcı, çeşitli bir yaklaşımı teşvik ederken araştırma topluluğuna olumlu katkı yapmasını sağlayabilir.

ChatGPT gibi yapay zeka ürünlerinin yol açtığı bütün bu değişimler pedagojik açıdan eğitimcilerin yaklaşımlarını nasıl etkiler? Sizce yeni nesil eğitimciler bu yeni duruma nasıl adapte olabilirler?

Öğr. Gör. Yusuf Kalınkara: Yapay zekanın eğitimde yansımaları uzun süreden bu yana araştırmacılar tarafından ele alınıyor. Yapay zeka sadece ChatGPT ile ortaya çıkmadı. Daha öncesinde de yapay zeka ile ilgili teknolojiler bulunmaktaydı. ChatGPT ise bir anda gözlerin yapay zekaya çevrilmesine neden oldu. ChatGPT teknolojisine gelinceye değin, yapay zeka teknolojileri öğrenmenin bireysel ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde düzenlenmesi, öğrencinin kendi hızında öğrenmesi, bulanık mantık gibi değerlendirme sistemleri ile öğrencinin göreceli bir şekilde değerlendirilmesi gibi katkılar sunuyordu. ChatGPT’den önce de yapay zekaya dayalı sohbet robotları bulunuyordu. Fakat ChatGPT bunlardan farklı olarak makine öğrenmesi ile 175 milyar parametreye dayalı olarak insanlara muazzam bir bilgi dağarcığı sunabilmekte. Aynı zamanda benzersiz metinler üreterek kullanıcının gerçek bir diyalogdaymış hissine kapılmasına imkan veriyor. ChatGPT benzersiz eğitim olanakları sunuyor. Örneğin kullanıcılar probleme dayalı öğrenme etkinliklerini ChatGPT ile yerine getirebilirler. ChatGPT aynı zamanda çeviri özellikleri ile yeterli yabancı dil bilgisi olmayan fakat yabancı kaynaklara da erişmek isteyen öğrencilerin başvuru kaynağı olabilir. Özetleme, sınıflandırma yapma, matematik denklemlerini çözebilme gibi özellikler ChatGPT makine öğrenimi destekli dil modelinin yapabildikleri arasındadır. Bu yeni teknoloji karşısında eğitimcilere çeşitli görevler düşüyor. Bunların başında bilginin doğruluğunun sağlanması geliyor. Maalesef ChatGPT her zaman doğru sonuçlar vermiyor. Bu nedenle eğitimcilerin öğrencilerine bu konuda rehberlik etmesi gerekiyor. ChatGPT öğrencilerin ödev yapma alışkanlıklarını değiştiriyor. Bu nedenle eğitimcilerin aktif öğrenme yöntemlerini kullanmaları, proje tabanlı etkinliklere önem vermeleri ve işbirlikli öğrenme görevleriyle öğrencilerini öğrenmeye motive etmeleri gerekiyor. ChatGPT mahremiyet ihlali sorunlarına da kapı açabilir. Bu nedenle eğitimciler bu teknolojinin kullanımı konusunda dikkatli ve özenli olmak zorunda.

Halihazırda yapay zeka alanında ChatGPT yeni bir eşik olduğu görülüyor. Sizce gelecekte yapay zeka alanında daha başka ne tür sıçramalar görülecek ve bu, eğitimi nasıl etkileyecek?

Öğr. Gör. Yusuf Kalınkara: ChatGPT aracının bir eşik olduğu düşünülebilir. Bunun yanında gelecekte meydana gelebilecek teknolojiler sayesinde daha insansı davranan yapay zeka sohbet robotları ile karşılaşabiliriz. Bunun yanında kuantum bilgisayarların hayatımıza girmesi bilginin işlenmesi süreçlerini azami oranda arttıracaktır. Bu nedenle gelecekte daha fazla verinin daha hızlı bir şekilde işlendiği yapay zeka teknolojileri ile karşılaşabiliriz. Yine günümüzde ön plana çıkan teknolojilerden birisi de metaverse teknolojileridir. Bu teknolojiler insanlığa yeni bir gerçekliği vaat eder. Bu sanal gerçeklik evreninde kullanıcıları tanıyan, onların beklentilerine özel olarak kişiselleştirilebilen ortamlar yapay zekayla mümkün olabilecek. Bu yeni gerçeklikte yer alacak sanal asistanlar, ChatGPT gibi özellikleri ile gerçeküstü deneyimleri kullanıcılara sunabilecektir. Gelecekte sanal öğrenme asistanlarının daha fazla hayatımıza girebileceğini söylemek mümkün. Kişinin öğrenme stiline uygun içeriklerin sunulması öğrencinin başarısını doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle kişiselleştirilebilir ve öğrencinin kendi öğrenme deneyimine hizmet eden öğrenme ortamları gelecekte öğrenmenin de çehresini değiştirebilir. Ayrıca eğitimde değerlendirme araçları düşünüldüğünde yapay zeka daha adil bir değerlendirme için kullanılabilir. Covid-19 pandemisi ile zorunlu olarak çevrimiçi eğitim olanaklarının kullanılması aynı zamanda bazı sorunları da ortaya çıkarmıştır. Öğrencilerin Zoom gibi teknolojilere olan düşük ilgisi başlı başına bir sorun olarak düşünülebilir. Gelecekte öğrencilerin çevrimiçi öğrenme deneyimlerini daha istenir hale getirmek için sanal gerçeklik teknolojilerinden yararlanılabilir. Web 2.0 denilince akla gelen ilk araçlardan birisi olan sosyal medya araçlarının dünya üzerindeki popülaritesi gelecekte metaverse ortamları için de geçerli olabilir.

***

Editör Notu: Bu mülakat İLKE Analiz adına EPAM Araştırma Asistanı Kevser Rabia Mumcuoğlu ve EPAM Stajyeri Sena Topaloğlu tarafından gerçekleştirilmiştir.

Görseller: NJ, İE, ScienceNews

0 yorum

Diğer Yazılar